31 Aralık 2012

Rahat Bırakın Beni \ Gençlik Terapi Hikâyeleri-1(Sosyal Fobi) - Adem Güneş



Kitabın başındaki yazı oldukça dikkatimi çekti doğrusu:

"Bu kitap bilinçaltı terapi yöntemiyle hazırlanmıştır.
Okuyucu, kitabın ilerleyen satırlarında bilinçaltı terapinin tesiri ile kitabın amacına uygun olarak yönlendirilecektir."
Kitabı okuduktan sonra, diğer serilerini de almaya karar verdim.

Karıncanın Aşkı - Feridüddin Attar



Feridüddin Attar'ın "İlahinâme" adlı eserinden seçilmiş birbirinden güzel hikâyeler yer alıyor kitapta...

29 Aralık 2012

Babam Abdülhamid Saray ve Sürgün Yılları - Şadiye Osmanoğlu






















Babam gayet dindardı. Benim de hayatta esas desteğim, imanım ve itikadımdır. İnsan garip bir mahlûktur. Ona yaşama arzusunu ve ebedi saadeti veren itikadıdır. Yoksa, maddi kuvvet değildir...Kanaatim odur ki, dünyada şan, şeref, servet ve ihtişam, hepsi hayat için derin bir boşluktan, hatta fazla bir yorgunluktan ibarettir. Çünkü, ne sarayda ihtişamla geçirdiğim günler ne de Selanik'te babamla birlikte büyük ihtiyaçlar içinde bulunduğum zamanlar, üzerimde büyük bir tesir yapmadı.(s:10)

26 Aralık 2012

Merhamet - Kemal Sayar



Yakın bir zamanda annesini de kaybeden Sayın Kemal Sayar Hoca'mıza Allah'tan sabır diliyorum. Allah anne ve babasının mekanını cennet eylesin. Cennette onları buluştursun.

Onüç Aralık İkibinyedi. O sabah, sevgili babacığım Nuri Sayar'ı, bir hastane odasında kaybettim. O güzeller güzeli babayı, o çalışkan, o hep vermiş ama hiç istememiş, o hayat dolu insanı kaybettim. Onu hastaneden çıkarmaya hazırlanırken, hiç beklenmedik bir anda, birlikte yaşanacak güzel günlerin düşünü kurarken kaybettim. İçim acıyor. İnsanın sevdiğinin ölümüyle baş etmesi ne kadar zormuş. (s:11)

20 Aralık 2012

Hastalar ve Işıklar-Rasim Özdenören



ÇOCUK

...Düş mü görüyordu, n'olmuştu kendisine, herkeslere? Bir daha hiç bulamamacasına sevgili oyuncaklarını mı kaybetmişti? Karanlık bastırdığından beri koy'dan mavnaların boğuk sesleri, uzaktan ve yorgun, hasta babasının hırıltıları gibi hiç eksilmemişti. Bir gül açar gibi bir şey değişmişti, minicik dünyasında ürpertilerle karışan bir şeyler, "hemen o anda" bir tüy darbesiyle bilinmezliğinin içine yaslanarak, biraz da öteye beriye korkular salarak, arkadaşlarının garip ve şaşırmış bakışlarının içinde, nasıl olmuştu, dayısının gelişiyle, amcasının kocaman bıyıklarından akan suskunlukla bir şey başkalaşmıştı.

18 Aralık 2012

İstanbul'a Hasret - Necip Fazıl Kısakürek



Kitap Necip Fazıl Kısakürek'in oğlu Mehmet Kısakürek'in 19 Nisan 2005 yılında kaleme aldığı "Not" yazısıyla başlıyor:

"Ben de, bari babamın, bir kısmı bazı kitaplarının sayfa aralarında duran, çoğu da hiç kitaplaşmamış olan şu İstanbul'a dair şiir gibi yazılarını derleyip toplayıp bir araya getireyim dedim."
Önsözün tamamını ve tüm yazıları okumak için, kitabı temin edin derim :)

16 Aralık 2012

Çocuğumla Her Güne Bir Dua-Semine&Senai Demirci



Yatmadan önce kuzucuklarıma bu kitabı okurken, aramızda sevgiden bir köprü kurulduğunu hissediyorum :) Kitapta Kasım ayına geldik. Kitabın sonuna yaklaştığımız için üzülüyoruz.
Aradaki resimler bir hârika. H.Şeyma Yeniçeri'ye çizdiği resimlerden dolayı teşekkür ederiz :)
Tabii ki tüm Demirci Ailesi'ne böylesine samimi, sıcacık bir kitap yazdıkları için, çok teşekkür ederiz.

15 Aralık 2012

Mavi Marmara Risalesi-Bülent Akyürek



Şehid Şeyh Ahmet Yasin'in Ümmete Mektubu ve Bizim Gemi…
Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!
Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!
Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim! Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!

10 Aralık 2012

Çocuklara Söz Geçirme Sanatı - Ali Çankırılı



Her şey yolunda giderken, çocuk yardım istemediği halde, anne ve baba çocuğun derslerine ve ödevlerine yardım etmeye başlar. Bazı anne babalara bu da yetmez, çocuk okuldan gelince başına dikilir, ders çalıştırır, ödevlerini yaptırır. Öyle ki, çocuk bir şekilde ödevini yapmadan veya bitirmeden yatsa; öğretmenine mahcup olmasın diye ödevini yapan anne babalar var. Çocuk anne ve babanın çalıştırdığı dersten ve yaptırdığı ödevden aferin alınca sevinemez. Neden? Çünkü aldığı aferin kendi emeğinin karşılığı olan aferin değildir. (s:26-27)

06 Aralık 2012

Sevmek Bu Kadar Güzelken - Sema Maraşlı




"Ben sevdiğim için ne yapabilirim?" diye düşünmüyoruz da "Bakalım sevdiğim benim için ne yapacak?" diye bekliyoruz, çoğu zaman. (s:10)

"Kadın' demek "kelime" demektir.
Kadınlar, hayat enerjilerini kelimelerle toplarlar. Tatlı sözler, iltifatlar, hoş hitaplar, kadınları güzelleştirir. Kırıcı sözler ve tenkitler onların hayat enerjilerini azaltır. Kadınlar kelimelerle sevmek ve sevilmek isterler. Kelimeler kadınlar için kıymetlidir. Kadınlar sevildiklerini, güzel olduklarını, iyi olduklarını duymak isterler. Yaptıkları işin takdir edilmesini beklerler. (s: 56)

27 Kasım 2012

Dünyanın Sonu Değil - Mehtap Kayaoğlu




'Saçını Süpürge Eden Psikoloji' başlıklı yazıdan:

İletişim kurduğumuz insanlara fazla veriyor, onlardan az alıyorsak, ilk adaletsizliği önce "kendi"mize yapmış oluruz. Alırken adaletli olmak kadar, verirken de adaletle vermeliyiz...

Karşı tarafa yük olmadan vermeliyiz... çünkü fazla vermek, fazla iyilik yapmak, karşımızdakine verilen bir "yük"tür. Yük olmayacak kadar verici olmayı öğrenmek gerek...

22 Kasım 2012

Nar Ağacı - Nazan Bekiroğlu



...Oğlan çocukları ne severler? Oyuncak arabalar? Futbol? Mahallî hediyelik satan bir dükkânın çocuk kısmında bordo mavi giyim kuşamın önünde duruyorum. Cici bir tezgâhtar kız yanıma yaklaşıyor.
"Kaç yaşında?" diye soruyor gülümseyerek.
"Bilmem!" diye cevap veriyorum.
"Yoksa bebek mi henüz?" diye soruyor daha da içten gülümseyerek.
"Henüz tanışmıyoruz" diye mukabele ediyorum ben de gülümseyerek.
O bir mânâ veremiyor, ben anlatmaya kalkışmıyorum. Yine de irili ufaklı bir sürü şeyi sardırıyorum. Bu kadar çok ufak tefeği hiç bu kadar bilinmez muhataplara almamıştım. Çantam, kim için olduğunu bilmediğim hediyelerle dolu. Olsun! Ben çantamı hazır ettim, nasibi olan yoluma çıksın. (s:97)

14 Kasım 2012

Enteller Aleykümselâm Der mi? - Ali Köse



Astroloji, insanların kişilik özellikleri ile doğdukları gün ve saat arasında bir bağlantı olduğunu, güneş, dünya ve gezegenlerin konumlarının burçları etkilediğini iddia eder. Peki bu iddia doğru mudur?

03 Kasım 2012

Siz İyi Bir İnsan mısınız? - Sıtkı Aslanhan



Allah'ın adının yeteri kadar anılmadığı evlerde huzursuzluğun olmasından daha doğal ne var? Her gün evlerin duvarlarında hangi sesler yankılanıyor? Bir bakın bakalım çocuğunuzla iletişimde; uyurken, severken, öperken, koklarken, yolcu ederken hangi cümleleri ve ifadeleri kullanıyorsunuz? Acaba evladını her sabah okula gönderirken; "Rabbime emanet ol oğlum. Rabbim şaşırtmasın. Mevlam seninle olsun." diyen kaç anne baba var? (s:18)

22 Ekim 2012

Huzur Sokağı - Şule Yüksel Şenler




Ruhunda yeni yeni bahar iklimleri açılıyordu sanki Bilal'in... Bülbül, gülü gördüğü zaman nasıl en güzel nağmelerle serenada başlarsa, o da levhalarının önüne her geçişinde böyle coşar, âhenkli okuyuşla sanki onlara, kendisine iman ve fazilet duyguları aşılayan bu levhalara karşı olan sevgi ve muhabbetini izhara çalışırdı. İşte kendisine hayat yolunu çizen bir başka levha:

"Elde Kur'an gibi bir mucize-i bâki varken
Başka burhan aramak aklıma zaid görünür.
Elde Kur'an gibi bir burhan-ı hakikat varken,
Münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir?"

17 Ekim 2012

Olaylar ve Örneklerle Nefis Terbiyesi - Doç.Dr. Şadi Eren



Nefsi öldürmek, yani onu bütün bütün susturmak pek mümkün değildir. Ama onu terbiye etmek, kötülüğe değil iyiliğe sevk etmek hem mümkün, hem de gereklidir. (s:15)

İnsan, "ömrün sonbaharı" olan ihtiyarlık döneminde yine nefsin birtakım hile ve desiselerine muhatap olur. İhtiyarın beli bükülse, dişi dökülse bile nefsi dimdik ayaktadır.

08 Ağustos 2012

Mavi Lâle - Nazan Bekiroğlu



YENİDEN ÖLEBİLİRİM

Soyutun da soyutu olan zamanın çizgisel bir eksen üzerinde ilerleyen ve saatle, dakika ile ölçülebilir türden bir kavram olduğunu kabul etmekte fevkalade güçlük çekiyorum. Hele yaşanan bir anın, gökyüzünde bir kerecik parladıktan sonra sonsuza değin kaybolan yıldızlar gibi, ilelebed görünmez olduğu fikri bana kavranabilirlikten iyice uzak geliyor. Zamanın mazi, hal ve istikbal ilişkisinde telakkisi de tedavülü çoktan yitik bir vehim bence. Dün yok, yarın da. Bir tek bugün var çünkü. Dahası bir tek an var. Ve anın derinliğinde hepsi üzerime yığılmış halka halka çoğalan, katman katman derinleşen bir zaman var. Zamanın çizgisel bir olgu değil de dairesel bir olgu olduğunu kabul etmek, belki hiçbir kabule ihtiyacı olmayan bu en büyük vehmin kavranabilirliğini değilse de katlanabilirliğini kolaylaştırıyor.

02 Ağustos 2012

Yol Arkadaşım - Esra Nuray Sezer



Ne yazık ki biz hanımlar bu önemli hususlara genellikle dikkat etmiyoruz. Akşam eve yorgun argın gelen eşlerimize kapıyı açar açmaz karşılarına  pejmürde ve gergin bir vaziyette çıkıyoruz. Hatta belki ortada bir yemek bile hazır değil. Bu da yetmezmiş gibi çok yorgun olduğumuzu ve çocukların  bize yaptığı şeyleri anlatıyoruz. Erkeğin enerjisi zaten bitmiş olduğu halde, bir de biz negatif enerjimizi yüklediğimiz zaman o ne hale geliyor, bir düşünün bakalım.

26 Temmuz 2012

Cennete Giden Günahkâr - Halit Ertuğrul



Ömrü günahlarla geçmiş bir adam, kurtuluş umudu için O beldenin imamına gitmiş: "Benim halim ne olacak?" diye sormuş.
İmam da;"Yaptığın rezilliklere bakmayıp, bir de gelip çare mi arıyorsun?" diye azarlamış. "Sen artık cehennemliksin, seni kimse kurtaramaz" demiş. Adamcağız çaresiz bir halde dönmüş. "Madem cehennemliğim" diyerek günah işlemeye devam etmiş.
Aradan yıllar geçmiş, yine adamcağız bir umutla gecenin bir vaktinde tenha bir mezarlığa uğramış, sabaha kadar mezarların arasında ellerini Rabb'ine açıp; çocuklar gibi ağlamaya, gözyaşı dökmeye, tevbe, istiğfar etmeye başlamış. İçindeki ateş o kadar yakıcı ve yüreğindeki pişmanlık öylesine büyükmüş ki, adeta köz olup kavrulmuş, ilâhî huzurda.

18 Temmuz 2012

Derdimi Seviyorum - Hekimoğlu İsmail



Haramın, helalin ayırt edilmesi, kuvvetli imanla mümkündür.Öküz, gördüğü her şeye bakar. Bakılması gerekenlerle, bakılmaması gerekenler onun için bir anlam ifade etmez. Kafasını kaldırıp, iri gözleri ile her şeyi kolaçan eder.
Koyun da otladığı otun haram mı, helal mi olduğunu düşünmez. Dişine ne gelirse yer, bitirir.
İnsanı öküz gibi her gördüğüne bakmaktan, koyun gibi her bulduğunu yemekten helal-haram inanışı kurtarır.
Bu da Allah'a tam teslimiyet, mükemmel bir imanla mümkündür. (s: 48)

10 Temmuz 2012

Kalbin Direnişi - Kemal Sayar



..Elli yıl önce bu kadar yaygın olarak depresyon teşhisi konulmuyordu. Depresyon antidepresanların yaygınlaşması ve yan etkilerinin azaltılmasıyla daha çok teşhis edilmeye başlanmıştır. Eğer onu tedavi edebilecek antidepresanlar olmasaydı, bu duruma depresyon adını vermeyecektik. Yani, tedavi seçeneklerinin çoğalması ve bu seçeneklerin pazarda hatırı sayılır bir değer ifade etmeye başlaması, depresyon teşhisini de yaygınlaştırmıştır. Pazarın istekleri bilimin bakış açısını belirleyebilmektedir.(s:64)

22 Haziran 2012

Oyuncak Tamirhanesi - Metin Karabaşoğlu



"Yenisini alırız" telkiniyle büyütülmüş ve herşeyin bir 'muadili'nin, bir 'aynısı'nın, bir 'yenisi'nin mevcut olduğuna inandırılmış çocukların büyüdüklerinde yapıp ettiklerini de görüyorum zira.
Dün bozulan oyuncağın 'tamiri'ne değil 'yenisi'ne yönlendirilmiş çocuklar, bugün bozulan dostlukların 'tamiri'ne değil, 'yenisi'ne yöneliyorlar çünkü.
Filan arkadaşınla aran mı bozuldu? Üzülme canım, yenisini alırsın.
Evliliğinde işler ters mi gidiyor, boşanıver canım; yenisini bulursun.

19 Haziran 2012

Kişisel Ataleti Yenmek - Mümin Sekman



Ataletli kişileri anlatmak için "Üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi hareket eden", "Yumurta kapıya dayanmadan harekete geçmeyen" gibi deyimler kullanılır. (s: 23)

07 Haziran 2012

Otoyol Uykusu - Kemal Sayar



Son günlerde kitapçıların psikoloji raflarında, yalnızlığı bir hastalık olarak ele alan ve onu baştan savmak için reçeteler öneren kitap sayısında gözle görülür bir artış vardı. Bruce bunu anlamıyordu, uçsuz bucaksız şu yeryüzünde insanlar neden yalnız kalmaktan korkar ve sığır sürüleri gibi emniyeti birbirlerine sokulmakta bulurlardı? Koca evrende onbirlere kişilik bir grubun içinde dahi olsak, kemiyetimiz, yuvarlama işlemleri yapıldığında sıfıra denk düşersin. "Kitle ruhu" diye söylendi Bruce, "bireysel sorumluluğun yükünü hafifletir." (s: 24-25)

16 Mayıs 2012

Son Düzlük - İbrahim Tenekeci



Edebiyatçılar, genellikle ömürlerini uzatmak için yazarlar. Meselâ Mehmet Akif Ersoy hâlâ yaşıyor, yaşamaya da devam edecek. Yunus Emre veya Şeyh Galip de öyle. Fakat bu insanların arkadaşlarını, yaşıtlarını kim biliyor? Kimse...

Biraz dikkat edince; ayakta kalan, ömrü uzayan isimlerin, edebiyata meslek değil de, mesele olarak baktıklarını görüyoruz. (s:9)

14 Mayıs 2012

"İkra!" Okuma Psikolojisi - Dr.Hamdi Kalyoncu / Dr. Fikriye Ovak



Yaratıcı tarafından tayin edilmiş bir süre için "konaklama yeri" dünya hayatı... Bu hayatı yeterince "doğru yaşamak" için, bir de "kitap" verilmiş insanoğlunun eline... "Hayatını kullanma kılavuzu", yani Kur'an! (s: 14)

11 Mayıs 2012

Ahh Bu Cennet Kokulu Çocuklar




Akşam çizgi film izlerken abla kuzucukla aramızda geçen diyalog:


Hatice: Keşke benim adım da Lina olsaydı.



Ben: Ama senin ismin çok güzel. Peygamber Efendimizin(SAV) eşinin ismi. Hem de kendisi ilk Müslüman.



Hatice: Keşke ben de Müslüman olsaydım.



Ben: Bunun için "La ilahe illAllah Muhammedün Resulullah" demen ve buna yürekten inanman yeterli deyip, kendisine Türkçe anlamını açıkladım.



Bana Kelime-i Tevhidi tek tek söyletip tekrar ettikten sonra dedi ki:



"Anne ben kaçıncı Müslüman oldum?"



Beni gülümseten bu cevaptan sonra kuzucuğumu öpüp kokladım.

Ahh, bu cennet kokulu çocuklar...

27 Nisan 2012

Cümle Kapısı - Nazan Bekiroğlu



Şems ansızın gelir. Yaşı kırkı bulmuş olan Mevlâna'nın belki de hiç beklemediği ve ümit etmediği anda. Ama kırk peygamberî bir yaştır. Üstelik son fırsattır.(s: 14)

Gündelik hayatın dağdağasından farklı bir boyutta, suyun toprağa kavuşması gibi değil, iki suyun birbirine kavuşması gibi kavuşurlar. Bu yüzden hocası ve talebesi. Cânı hem cânânı olur Şems Mevlâna'nın. Müridi ve mürşidi. Aslında bereketin taşkını bu çoğullukta. Kim âşık kim mâşuk, bu kavuşmada belli değildir. Ne gam! Aşktır aralarındaki. Zamanın, mekânın ve cinsiyetin sınırlarını çoktan aşmış, bu aşkınlıkla aşkın kaynağına dayanmış, kûtah nazarlarca kavranması mümkün olmayan bir aşk. Anlamayanlar da anlayışsızlıklarında mazur, nereden anlasınlar ki? (s: 14-15)

05 Nisan 2012

Kraliçenin Pireleri - Tarık Tufan



Bir sabah uyandığınızda Tanrısını yitirmiş bir kentte yayılan şeytan uğultuları, kulaklarınızı patlatırcasına dolar şirket odalarınıza. Son ayet, hesap tablolarının ve istatistiklerin arasında kaybolmuştur. Söylenecek son duaların unutkanlığı yakar vücudunuzu. Terleten bir titreyişi engelleyemez fiyakalı takım elbiseleriniz...
Kendi ölümüne dahi geç kalmış zavallı bir ruhun acısı düşer payına.(s: 8-9)

30 Mart 2012

Ülkemin Açmayan Çiçekleri - Ahmed Günbay Yıldız



Meczupların, sokağa mecbur edilen çocukların, güçsüzlerin, dilenmeyi beceremeyen mahcup insanlara uzanan el olmak... İnsan onurunu incitmemek, onun ayaklar altına düşmemesini sağlamak için, kazandığımızın belli bir kısmını muhtaç olanlara ayırmak. İnsan oluşun destanını, altın harflerle insanlığın yüreğine kazımak...

Yaşamak işte bu... İnanç, fazilet ve insana hizmet yarışında okyanusa karışan bir damla niteliğinde olabilmek. (s: 77)

25 Mart 2012

İnternet Ağında Çocuğum - Saliha Turan



Psikolog Michael G.Conner'in belirttiğine göre, günde iki saatten az bir vakit alması kaydıyla, bilgi almak, e-mail göndermek ve gelen mailleri okumak için internete bağlanıyorsanız, endişe edecek bir durum yok demektir. Ama eğer internet üzerinde harcadığınız zaman haftada toplam 18 saatten fazla ise, 'internet bağımlılığı' riski taşıyan insanlar grubuna giriyorsunuz demektir. Bankacılık ve internet pazarlamacılığı gibi görevler dışında, kişisel nedenlerle interneti günde 10 saatten fazla kullanan bir kimsenin, internet bağımlılığı ise, mutlaka tıbbî ve psikolojik tedavi gerektiriyor, demektir. Bu durumda bir kişi, Conner'a göre, muhakkak tedavi edilmesi gereken hasta bir internet bağımlısıdır. (s: 23)

20 Mart 2012

Bezsiz Bebek - Christine Gross-Loh



Tİ(Tuvalet İletişimi) YOLLARINI TEKRAR EDELİM

Yol 1, Tam Zamanlı Tİ: Gündüz ve geceleri Tİ yöntemi uygulamakla şimdiye kadar bebeğinizin davranış biçimleri hakkında oldukça iyi bilgi sahibi oldunuz ve çoğu zaman bebeğiniz, ihtiyacını bir lazımlık veya tuvalete yaptırmak için yardım edeceğinizi bilerek size güveniyor. Çok sayıda idrar ve bağırsak hareketi yakalıyorsunuz ve her şey sorunsuz gidiyor. Bu aşamada çoğu kişi alıştırma külotları veya pamuklu kumaş bezlere geçiş yapıyor. Hâlâ kıyafet ve alıştırma külotlarının değişimini sağlayarak veya fazladan bir bez alarak dışarı çıkıyorsunuz; ama özellikle evdeyken Tİ güvenilir şekilde işliyor. Gelişimsel büyüme hızının artmasıyla veya hastalık sebebiyle daha fazla kaçırma meydana gelirse "üç kez kaçırma kuralını" uygulayabilirsiniz. Örneğin üç kez kaçırdıktan sonra günün geri kalan kısmında-veya hangi zaman uygunsa - bebek beze geri dönüyor.

16 Mart 2012

Yollar ve İzler - Mustafa Miyasoğlu



Anne-babasının kabrini bile ziyaret etmeyeli yıllar olmuştu. Bazı cuma gecelerinde okuduğu Yâsin-i Şerif'i hep onların ruhlarına hediye eder ve hayırlarına sadaka verirdi, ama bizzat kabri ziyaret edip sahip çıkmak gerekirdi. Dedelerinin kabri kim bilir ne hâle gelmişti...

Evet, dedi Tarık Bey, Eyüp Sultan'dan başlayacağız, Bursa üzerinden Eskişehir'e doğru... Ama Osman Gazi'yle Orhan Gazi'yi ziyaret edince, Şeyh Edebali'ye uğramadan olmaz. En iyisi ben bir harita alayım, şehir şehir, belde belde nerede ne var tesbit edeyim. Emir Sultan'a gidince Yeşil Türbe, Muradiye görülmeden olur mu? (s: 77)

05 Mart 2012

Çikolata Aşkı Bu Olsa Gerek...

Kaşık kaşık çikolata yemekten sıkılan kuzucuk, "biraz da faaliyet yapayım" demiş ve boyama sıvama işlemine geçmiş :))

02 Mart 2012

Aşkın Gözyaşları - Sinan Yağmur



Biliyor musun Mevlâna'm, Allah, sevgiyi aylaklara vermez. Zira sevginin, yalnız kendisine ait olmasını ister. Çünkü sevgi O'ndadır ve O'nunla oluşur. O hâlde Allah'a sevgi, sapasağlam ve yıkılmaz bir sevgidir. Bu sevgi, Allah'ı, kalp ve dille sürekli anmak, Allah ile sağlam bir dostluk kurmak, Allah'tan uzaklaştıran her meşgaleyle ilgiyi kesmek, O'nun nimet ve ihsanlarını düşünmektir. Böylece Allah, her kime kendisini cömertlik, kerem ve ihsanı ile tanıtmışsa o kişi Allah'ı böylece bilir. (s: 61)

28 Şubat 2012

Kimsenin Kalbi - İbrahim Tenekeci



ÖNCE ÖZETLER
Kızım sana aldığım o oyuncak
Uzaklardaki birçok fakirin
Dalından düşen yaprak,
Ne güzelmiş, gözlerin!

19 Şubat 2012

Dinle - Cemâlnur Sargut










“Cenneti dünyada bulmanın yolu tasavvufî terbiyeden geçer. Gerçek cennet olan huzur ve mutluluk, aynı terbiyenin sonucu olarak hürriyete kavuşmakla neticelenir. Bu bakış açısından tasavvuf, insanın insanlığını bulma yoludur vesselam.” (s:14)

Tasavvuf güzel ahlâktır. İç ve dış edebiyle edeplenmektir. İç edep; her yerde ve her şeyde Allah'ı temâşâ (zevkle, hayranlıkla seyretme) edebilmektir. Hocamız'ın (Ken'an Rıfâi Hazretleri) dediği gibi, fiildeki hakîkî fâili görmektir. Dış edeb ise; içten gelen edebin terbiyesiyle herkese ve her şeye eşit muamele edebilmek, hürmet edebilmek, hoş görebilmek ve Allah'ın emirlerine uyabilmektir. (s: 16)
Huzur, huzurda olmak demektir. Allah'ın huzurunda olan kişi her an huzurdadır. Onun huzurunu kimse kaçıramaz.(s: 54)


15 Şubat 2012

Annelik Sanatı - Adem Güneş










Güne boş bir ajandayla başlayan, karşısına hangi iş çıkarsa onu yapan bir anne ya kaos içindedir ya da adım adım kargaşaya doğru ilerlemektedir. Anne, hangi gün ve hangi saatte çocuğuyla oyun oynayacağını, hangi günde ve hangi saatte çocuğuna kitap okuyacağını, hangi gün ve saatte parka gidip çocuğuna doğayı tanıtacağını bilmelidir. Bilmenin de ötesinde, anne bu plana göre aileyi çekip çevirmelidir. (s: 50)