03 Temmuz 2017

Nur / Mustafa Kutlu

















İnsanoğlu da diğer canlılar gibi öncelikle güvenlik arar. Kendisini güvende hissetmediği sürece hep bir tedirginlik, bir endişe, hatta korku içindedir. Bu sebeple kabiliyetini sergileyemez, sevgisini belli edemez, ölçme ve değerlendirme yapamaz, dengede duramaz. (s:58)

Otuz yaşında var yok. Ufak tefek , kara kuru. Koğuşun her işine koşuyor.  Yemek, çay, temizlik. Bir gün bunu çağırdım yanıma, dedim ki “Oğlum neden kendini bu kadar yıpratıyorsun, bırak herkes kendi işini görsün”. Başını öne eğdi. “İnsana hizmet vazifemiz” dedi. “Ben bunu Allah için yapıyorum.” Nur doldu birden, hıçkırarak. Kaçar gibi kalktı, çıktı. (s: 107)


Onlar beyaz kefenler giyerek yok olmaya gidiyorlar; nefisten, benlikten kurtulacaklar, dünyanın dört bir yanından gelen müminlerle bir olup dönecekler, ölecekler. Ve sonra anadan doğmuş gibi günahlarından arınıp tövbe sularında yıkanıp geri gelecekler. Hac Mahşer’de toplanmak gibi bir şey. Kişi orada kendisiyle hesaplaşıyor. Günahlarına ağlıyor. Yaradana sığınıp af diliyor. 
Af kapıları ardına kadar açık.
Bundan büyük nimet olur mu? İçin Zemzem’i için. İçtikçe hafifleyin, dünyanın yükünü, kirini atın üzerinizden.(s:126)