26 Aralık 2006

Denemeler - Montaigne




Bir komutanın, birazdan saldıracağı bir kalenin yamacında dostlarıyla tamamen serbest ve rahatça, gamsızca söyleşiye dalması, Brutus’un herkesin kendisine ve Roma’nın özgürlüğüne karşı tuzak kurduğu bir sırada, gece dolaşmalarından birkaç saat çalarak kusursuz bir sessizlik içinde Polybius’u okuyup notlar alması ne hoş bir şey!

18 Aralık 2006

Çocuklar Ağlamasın - Suna Tanaltay



Hiç seven, koruyan anne, canı gibi bildiği minicik yavrusuna küser mi? Anne-çocuk diyaloğu böyle olmaz. Annenin çocuksu ve yanlış davranışıdır bu… Çocuğun yüreğini kasıp kavuran susku cezaları verilmez. (s: 34)

14 Aralık 2006

Makul Çözüm - Prof.Dr.Nevzat Tarhan



Kişiliğimizin bize zarar veren ve hizmet etmeyen bir yönünü değiştirmek, bilgisayar programı yazmak gibi, donanım ve çaba gerektirir. Eğer beynimizi biz kendimiz programlamazsak dış uyaranlar bizi programlar.(s: 21)

12 Aralık 2006

Sınırsız Güç - Anthony Robbins



BAŞARI:
Çok ve sık gülmek; çocukların sevgisini ve akıllı insanların saygısını kazanmak; içtenlikli eleştirilerin kıymetini anlamak ve kötü arkadaşların yoldan çıkarma girişimlerine dayanabilmek; güzeli anlamak; başkalarında en iyiyi bulmak; sağlıklı bir çocukla, güzel bir bahçe ya da saygın bir sosyal durumla biraz daha iyi bir dünya bırakabilmek; hatta bir tek kişi bile olsa, birilerinin siz yaşadığınız için daha rahat nefes aldığını öğrenmektir.

Ralph Waldo Emerson

11 Aralık 2006

Akasya ve Mandolin / Mustafa Kutlu



Anadolu’dan İstanbul’a yönelen göç dalgasının ne boyutta olduğunu şu yükselen kavak nüfusu bile teyit ediyor. Gecekondu mahallelerinin küçük bahçelerinde büyüyen kavaklar bir tarafa, en mutena semtlerimizde, lüks apartman aralıklarında bile kavaktan geçilmiyor. Üstelik en çok dikilen de sanayide kullanılan, çabuk büyüyen, biçimsiz ve arsız Kanada kavakları. Oysa İstanbul’un kendine mahsus ağaçları var. Başta çınar, sonra ıhlamur ve erguvan olmak üzere. (s: 47)

07 Aralık 2006

İnsancıklar - Dostoyevski



... Ah Varenka, “Allah rızası için…” kelimelerini duymak ve “Allah versin!” deyip hiçbir şey vermeden geçmek nasıl da acıdır. Bazen, “Allah rızası için…” hiç de o kadar kötü gelmez.

05 Aralık 2006

Ve Aşk Evliliğin Ellerinden Tuttu - Senai Demirci



Eşinizi mümkün olduğunca olduğu yerden daha yüksekte görmeye çalışın. Eşiniz gerçekte öyle değilse bile, sizin onu koyduğunuz yere gelecektir. (s: 85)

30 Kasım 2006

Günaydın Gece - İkbal Gürpınar



Biz kendimizi magazin haberlerine bu kadar kaptırmışken, “onun sevgilisi kimmiş, kim kimi bilmem ne yapmış, laila’larda ne yenilmiş ne içilmiş” gibi sözde haberleri izlerken ne kadar çok sayıda insanın hayatı yok olmuş, ne yürekler yanmış farkında mıyız?

21 Kasım 2006

Ferrari'sini Satan Bilge - Robin Sharma



Yaşam ne kadar tuhaf. İnsanlar ne kadar az çalışırlarsa mutluluğu yakalama şanslarının o kadar fazla olduğunu düşünürler.(s: 78)

03 Kasım 2006

Aile Bilgeliği - Robin Sharma



Ebeveynlerin çocuklarına verebileceği en büyük hediyelerden biri de okuma sevgisi ve iyi kitap tutkusudur. Çocukların yaşamlarında karşılarına çıkabilecek tüm soruların cevapları kitaplarda mevcuttur. Tarihteki en bilge düşünürlerin akıllarının derinliklerine girip onların en ayrıntılı içgörülerini öğrenebilirler. Her akşam çocuklarınla birlikte yarım saatlik bir okuma seansı düzenlemeni öneririm. (s: 87)

19 Mayıs 2006

Mutluluk Psikolojisi - Prof.Dr.Nevzat Tarhan



İnsanoğlunda ölümden sonra yaşama arzusu muhtemelen kromozomlarında yazılı olarak vardır. Tıpkı midemizdeki açlık hissinin varlığı yiyecekleri gösterdiği gibi, ölmeme isteği de hayatın ölmediğini göstermektedir. İkinci hayata inanan insan ölüm korkusu stresine karşı önemli bir güce sahip demektir.(s: 110)

11 Mayıs 2006

Dersaadet - Münevver Ayaşlı



Hadis rivayetlerine göre, İstanbul seferleri bizzat Peygamber Efendimiz(s.a.v) tarafından tebşir edilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v): "İstanbul elbette fethedilecektir. Onu fethedecek emir ne mutlu emir ve o asker ne mutlu askerdir” buyurmuşlardır. İşte İstanbul’a açılan bütün seferlerin ruhu buradadır. İstanbul’a karşı duyulan bu arzu ve iştiyak maddi olmaktan ziyade manevidir. Bütün İslam hükümdarları ve halifeleri bu hadisin mahzarı olmak istemektedirler.

04 Mayıs 2006

O ve ben - Necip Fazıl Kısakürek



Peyami (Safa) beni, ağzımla itiraf etmediğim halde uzaktan sezdiği ve (metafizik kaygı) diye teşhisini yapıştırdığı iç kıvranmalarım boyunca sabahlara kadar dinler ve şöyle derdi:
- Bütün söylediklerin, hep not edilecek şeyler!.. Aralarında bir tane bile aleladesi yok!..

29 Nisan 2006

Elde Var İnsan - Senai Demirci



Gerçek ve sahte tebessüm arasında açık farklar vardır. Sahte bir tebessüm, yüzün bir yanını diğer yanından daha az etkilediği için her zaman asimetrik durur. Gerçek bir tebessüm tam anlamıyla simetriktir; yüzün her iki yanına da eşit dağılır. Gerçek tebessüm dudaktan göz kenarlarına kadar yayılırken, sahte tebessüm sadece dudaklarda kalır. Yani, içten tebessüm etmeyen kişinin “gözlerinin içi gülmez”. (s: 24)

23 Nisan 2006

Ben ve hayat ve ölüm - Rasim Özdenören




Leyla ile Mecnun’un öyküsü kısaca şöyle aktarılıyor: Beni Amir kabilesinden Kays ile Leyla daha çocukken birbirlerini severler. Dedikodular çoğalınca Leyla’nın annesi kızını çadırına kapatır. Kays ile sevgilisini göremeyince, üzüntüyle aklı başından gider ve sahralara düşer. Bir müddet sonra da mecnun(deli) diye anılmaya başlar.

19 Nisan 2006

Hey Gidi Günler Hey - Samiha Ayverdi



HATIRALAR

Bir devletin toprakları üstünde cereyan eden savaşlardaki zafer veya hezimeti gözler görür, kulaklar duyar, tarihler yazarsa da, bir milletin manevi değerleri üstündeki tahribatı görmek için ancak basar-ı basiret gerekir. Bu babdaki gafletimizin acısını asırlardır çekmekte bulunduğumuzu bilmem nasıl inkar edebiliriz? (s:73)

11 Nisan 2006

İki Dirhem Bir Çekirdek - İskender Pala




TOPRAĞI BOL OLMAK

İlkçağ inançlarına göre insanlar öldükleri vakit bir takım eşyalarıyla gömülürlerdi. Tanrılarına sunmak ve öte dünyada kullanmak üzere mezarlara birlikte götürdükleri bu eşyalar genellikle kıymetli maden ve taşlardan mamul kap kacak ile taşlardan oluşurdu.

06 Nisan 2006

Yozlaşmadan Uzlaşmak - Hüsrev Hatemi



1969 yılında Almanya’da her pazartesi günü öğle vakti, katolik kiliselerin çanları çalıyordu. Yanımdaki katolik arkadaş, bunun her pazartesi saat 12-13 arasında ve dünyadaki bütün Katolik kiliseleri için kural olduğunu, çünkü Kanuni Süleyman’ın çadırına kadar sızan ve onu hafifçe yaralayan hıristiyan askerlerinin , bu işi bir pazartesi öğle vakti yaptıklarını söyledi.

27 Mart 2006

Ay Terapisi (Psikoterapi Öyküleri) - Mustafa Ulusoy



...Yakınlarda görüştüğü bir kanser hastası, “Şimdi geçmişime doğru baktığımda aslında her an öldüğümü anlıyorum doktor” demişti. İnsan her an ölüyordu. Sonra da eklemişti hasta. “Bana ölecek diye öyle acınası gözlerle bakma. Sen de kendi hayatına dikkatle bak! Sen de her an ölüyorsun doktor.”

20 Mart 2006

Nefs Terbiyesi / Ataullah El-İskenderi



İnsanları sahip oldukları nimetlerden dolayı kıskanmak ve onların dünyalıklarıyla kalbi meşgul etmek en büyük cehalettir. Onlar kendilerine verilen nimetlerle kalplerini meşgul ederlerken, sense sana verilmeyenlerle kalbini meşgul ediyorsun. Bu yüzden onlardan daha cahilsin. (s: 25)

07 Mart 2006

Hayata Gülümse - Sıtkı Aslanhan




Bize düşen sevgili dostlar, hangi işi, neyi yapıyor olursak olalım, ona her şeyimizi vermek ve onun en iyisini yapmaya çalışmak. Martin Luther King’in dediği gibi: “Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse, Michael Angelo’ın resim yaptığı, Beethoven’in beste yaptığı veya Sheakspear’in şiir yazdığı gibi süpürün.( s: 39)

15 Şubat 2006

Beş Şehir - Ahmet Hamdi Tanpınar



...benim hayranlığım, duygusuz maddeyi güneşin adına söylenmiş bir kaside yapan mimarlarımıza, çoğunun adını unuttuğumuz ve hayatımızda hüküm süren gömlek değiştirme telaşı içinde eserlerine bir kere olsun dönüp bakmadığımız, hatta sabırla, imanla, karış karış işledikleri şehrin hangi köşesinde, hangi devrilmiş servinin altında yattıklarını bilmediğimiz o derviş feragatli ustalara gider. (s: 31)

12 Şubat 2006

Mesnevi'de Geçen Bütün Hikayeler




SAĞIRIN HASTA ZİYARETİ

Bir gün anlayışlı yol, yordam, hal hatır bilen bir zat bir sağıra:"Komşun hasta" diye haber verdi. Bunun üzerine sağır düşündü ve kendi kendine: "Bu sağır kulaklarla komşumun sözünü anlamam mümkün değil, fakat yine de gitmek lazım gitmezsem olmaz." diye düşündü.