30 Kasım 2006

Günaydın Gece - İkbal Gürpınar



Biz kendimizi magazin haberlerine bu kadar kaptırmışken, “onun sevgilisi kimmiş, kim kimi bilmem ne yapmış, laila’larda ne yenilmiş ne içilmiş” gibi sözde haberleri izlerken ne kadar çok sayıda insanın hayatı yok olmuş, ne yürekler yanmış farkında mıyız?
“Valla, ben öyle özel hayatla ilgili programlar seyretmem” diyen, ama konusu açıldığında şakır şakır ünlülerin aşk listelerini sıralayanlara benim sözüm; “Dürüst olun Allah aşkına! Sahte yaşamlar, sözde mutluluk tabloları, şan, şöhretle ilgili haberler ne katıyor hayatınıza? Daha mı mutlu oluyorsunuz, daha mı bilgili? Hayatınız mı kolaylaşıyor, daha mı insan hissediyorsunuz kendinizi? Daha eğitimli, daha kişilikli insanlar olmaları için çocuklarınıza söylenecek sözler mi öğreniyorsunuz bu insanların hayatlarından? (s: 13)

Kimi insanlar kendi başlarına tuvalete dahi gidemezken, gözleri görmezken, açlıktan bir deri bir kemik kalmışken bile hala şükretmeyi başarabiliyorlarsa, üstelik hepimizin birer potansiyel engelli olduğu da ortadayken, şükretmemek neden? (s: 38)

Biraz sonra ne olacağını, hatta yaşayıp yaşamayacağımızı bile bilmezken plan yapmak ne kadar boş! Geçen yıl yaşadığımız o meşum bombalama eylemlerinde, belki de patlamadan 30 saniye önce, o sırada patlamanın olduğu binanın hemen önündeki trafik ışıklarında bekleyen, sesine hayran olduğum, yılların tiyatrocusu, seslendirme ustası merhum Kerem Yılmazer’in cep telefonuyla yaptığı konuşmayı okudunuz mu gazetede bilmem. Seslendirme yapmak için gittiği stüdyoya geç kalmış ve telefonda “Beş dakika sonra oradayım” demiş. Oysa yaşayacak 5 dakikası bile yokmuş, nereden bilebilirdi ki? O yüzden her işimde, her sözümde hep “inşaAllah” derim ben. Hiçbir şeyden tam olarak emin olmamıza imkan yok çünkü. (s: 67)

Doğan Cüceloğlu, otoban çıkışlarındaki gişelerde çalışan insanların büyük çoğunluğunun depresyonda olduğunu söylemişti. Herkes onları bir makine gibi görüp, “Merhaba, iyi günler” demeden hemen parayı uzatıp gidiyormuş. Hal böyleyken o kişilerin işlerine koşa koşa, mutlu mutlu gitmeleri mümkün mü Allah aşkına? Şimdi daha bir dikkat ediyorum köprüden geçerken, otobandan çıkarken. (s: 126)

(Timaş Yayınları, 2006, 160 sayfa)

18


KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:
Güzellik bakan gözdeymiş. Niyetmiş her şeyi güzelleştiren, olmazları oldurur. Sevgi, açılmayacak sanılan, üzerine kilit vurulan tüm kapıların anahtarıymış, tam da ümitsizliğe düşmeye ramak kala doğuruvermiş güneşi üzerimize Yaradan; parlak ve sıcak... Tatlı dille, güler yüzle söylenen sözlere doyulmazmış...

Bu kitap, güler yüzle, düşünerek okunsun, yüreklerde sevgi dokunsun, insanlar sevdiklerine sevgiyle dokunsun, ellerindekinin kıymetini bilsin, yurdunu sevsin, kendini tanısın, bilsin diye yazıldı. Bir gece sabaha karşı ciyaklayarak dünyaya geldiğini cümle aleme duyuran çocuklar gibi, gece, sabaha karşı yazılmaya başlandı.

Hep birlikte söyleyelim hadi. Günaydııınnn gece!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder