23 Haziran 2017

Ah Bu Hastalar / Prof.Dr. İsmail Hakkı Aydın
















Alabildiğin kadar ilmi al, verebildiğin kadar ilmi aktar! Ne kadar alırsan o kadar zengin, ne kadar verirsen de, o kadar saygın olduğunu unutma! (s: 20)

Erdem, kendin için değil, insanlık için yaşayabilmek ve insanlık için bir şeyler yapabilmektir. Bunu başardığında, ölümsüzlük şerbetini içmiş olacaksın. (s:22)

Radyoaktivitenin keşfi 120 yıl, DNA’nın tanımlanması ise 50 yıl kadar önce idi. Nitekim yüzyıl evvel N.Tesla’nın çalışmalarını esas alan buluşlardan sonra, birkaç ilaç ve tıbbi malzeme hariç, “Batı Cephesinde Bir Gelişme” olmamıştır. Buna rağmen, yaradılışta var olan insani duyguları ve nerede ise her fizyolojik hadiseyi “patolojik” olarak değerlendiren bir kafa yapısı ile “hastalık” sayısında alabildiğine artış olmuştur. Yaratılan uyduruk hastalıklar, bunları tedavi(!) eden uyduruk ilaçlar ve bu hastalık(!) grubuna girmek için “hasta olmayan kalmasın(!)” felsefesi ile yalvaran sağlıklı insanlar… (s:190)

Her şeye rağmen, hastaların yine de kendilerini muayene ve tedavi edecek doktor, ameliyatlarını yapacak cerrah bulabildiklerine, ben şaşırsam da, dua ve şükretmelerini öneriyorum. Zira hekim meslektaşlarımın tertemiz iradelerine, bilgi ve maharetlerine hulüs-i kalp ile iltica edenlerin ve teslim olanların, her zaman Şafi sıfatlı Yaradan’ın şifasına mazhar olacakları inancındayım. (s:215)

(Girdap Yayınları; 2017, 252 sayfa)


14 Haziran 2017

Derviş ve Ölüm / Meşa Selimoviç
























Üzerinde çatlak bulunmayan sağlam bir duvar gibi görünüyordu hayat. Ama beklenmedik bir sarsıntı, bu mağrur duvarı, kumdanmış gibi bir anda yerle bir etti. (s:91)

Fethettiğimiz dünya değil, ayağımızı koyacak bir parça yer; dağ değil, gözümüzdeki resim; deniz değil, oynak sertliği ve üzerindeki yansımasıdır. Bize ait olduğunu sanırız. Sıkıca tuttuğumuz şey, yanılsamadır. (s:113)

03 Haziran 2017

Son Nefes / Paul Kalanithi
















Derin bir iç geçirdim. Beni teselli etmeye çalıştığını bilsem de, sözleri inandırıcı gelmiyordu. Hayatım kendimi eğitmek, sahip olduğum potansiyeli geliştirmekle geçmişti ve şimdi bu potansiyel bütünüyle boşa gidecekti. Çok çaba harcamış, çok şey planlamış ve ulaşmaya ne kadar çok yaklaşmıştım. Oysa şu anda gücüm kuvvetim tükenmiş bir haldeydim. Hayal ettiğim gelecek, sahip olduğum kimlik bir anda çöküvermişti ve annemle babamın taşıdığı aynı varoluşsal kaygılarla yüz yüzeydim. Teşhis teyit edilmiş, akciğer kanseri olduğumdan kimsenin şüphesi kalmamıştı. Titizlikle planladığım, dişimi tırnağıma  takarak elde ettiğim istikbal artık yoktu! (s:114)