15 Şubat 2006

Beş Şehir - Ahmet Hamdi Tanpınar



...benim hayranlığım, duygusuz maddeyi güneşin adına söylenmiş bir kaside yapan mimarlarımıza, çoğunun adını unuttuğumuz ve hayatımızda hüküm süren gömlek değiştirme telaşı içinde eserlerine bir kere olsun dönüp bakmadığımız, hatta sabırla, imanla, karış karış işledikleri şehrin hangi köşesinde, hangi devrilmiş servinin altında yattıklarını bilmediğimiz o derviş feragatli ustalara gider. (s: 31)

Üsküdar’da Doğancılar’ın biraz altındaki Aziz Mahmud Hüdai Külliyesi Tanzimat mimarisinin zevksizliğine en büyük misaldir. Kış bahçesi kılıklı camekanlarıyla , karşısındaki kadim eserler müzesi taklidi bina ile Bursalı Üftade’nin müridi, Aziz Mahmut Efendi’nin ne münasebeti vardır? Ben Aziz Mahmud Hüdai Efendi’yi Sultan Ahmet Camiinin temelleri arasında tahayyül ediyorum. Zaman zaman benim için oradan çıkar ve hiçbir hikmetin teselli edemeyeceği bir hüzünle o çok sevdiğim beytini tekrarlar:

Günler gelip geçmekteler,
Kuşlar gibi uçmaktalar.(s: 48)


Mevlevi ayinini son defa dergahların kapanmasından biraz evvel, bir kadir gecesi, Konya’da görmüştüm. Bu kadar sembollerle konuşan bir terkip azdır. Her duruşun, tavrın, kımıldanışın ve adımın manası vardır. O hırkaya bürünüşler, ilk ney sesinde uyanışlar(ölüm ve haşir), kol açışlar ve ayak kilitleyişler (Mevlevi ayininde her Mevlevi, Hz. Ali’nin zülfikarı olur) bir kitap gibi derin derin anlatan şeylerdir. Asıl sema’a gelince, şüphesiz dünyanın en güzel rakslarından biridir. Mukaddesin iklimini zaptetmiş, orada hilkatin sırrını tekrarlayan bir bale.Karşımda kandillerin titrek ışığında dönen, değişen, süzülen, adeta maddi varlıklarından ayrılan bu insanlar gerçekten aşk şehitleri olmuşlardı ve gerçekten musaffa ruh halinde iki yana açık kolları ve rıza ile bükülmüş boyunları ile döne döne semavata çıkıyorlardı. (s: 152)

(Dergah Yayınları, 2000, 207 sayfa)


1 yorum: