27 Mart 2006

Ay Terapisi (Psikoterapi Öyküleri) - Mustafa Ulusoy



...Yakınlarda görüştüğü bir kanser hastası, “Şimdi geçmişime doğru baktığımda aslında her an öldüğümü anlıyorum doktor” demişti. İnsan her an ölüyordu. Sonra da eklemişti hasta. “Bana ölecek diye öyle acınası gözlerle bakma. Sen de kendi hayatına dikkatle bak! Sen de her an ölüyorsun doktor.”
Bir boksörün rakibine indirdiği darbe ile onu yere sermesi gibi, hastası da dünyaya tutkun benliğini yere sermişti. Benliği günlerce sersem sepet yere serili bir vaziyette kalmıştı. Aklından gitmiyordu o cümle. “Sen de her an ölüyorsun doktor.” Belki de hissettiği her anın bitişi, insanın her anından ayrılışı, her anın ölümüydü. Hastası yapacağını yapmıştı. Bir daha ölmeye yakın kanser hastalarına acınası gözlerle bakmayacaktı. Acınası gözlerle bakılması gerekenler, her an öldüğünü fark etmeyen ve buna göre yaşamını organize etmeyen insanlar olmalıydı. (s: 23)

Anneannesini hatırladı. Bir yıl önce ölmüştü. Onunla konuşmalarını, onun tesellilerini çok özlüyordu. Anneannesi başkalarının da iyi şeylere sahip olması için onlara dua etmesini kendisine önerirdi. Anneannesi hasedin şeytandan gelen bir duygu olduğunu anlatırdı. (s: 74)

Hasedi besleyen şey, insanın sahip olmak istediği şeye sonsuza dek ona sahip olacakmış gibi bağlanmasıdır. O nesneyi bu dünyada elde edemediğinde de onu sonsuza dek yitirdiği düşüncesine kapılır. Sonsuza dek yitirme düşüncesi kişiyi telaşlandırır ve bu telaş haset duygusunu besler. İnsan herhangi bir şeyi bu yaşamda ne sonsuz kazanır, ne de sonsuz yitirir. Çünkü bu yaşam geçicidir. Sonsuz olan, bu geçici yaşamın üzerine kurulacak olan ahiret yaşamıdır. Ahiret hayatına duyulan inanç, hasedi aşmanın en önemli yollarından biridir. İnsan, istediklerine sonsuza dek ancak orada sahip olabilir. (s: 75)

( Karakalem Yayınları, 2004, 154 sayfa )



37


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder