10 Mart 2012

Yoksulluk İçimizde - Mustafa Kutlu



..
- Peki size bir şey sormak istiyorum.
- Buyurun..
- Haram ne demek?





Kör kuyuya taş atmıştı. Adamın yüzü aniden duvar. Şeytan gözlerinde şimşekler çaktırıyor. Bütün zihnî enerjisini bu düzenlenmiş ortamda, kendi düzenlediği ilave mizansenle gerçekleşecek sandığı oyuna bir zarar gelmemesi için sarfediyor. Sesinde bir mütereddit ton bulunmamasına özellikle dikkat ediyor:
- Ben ateistim Engin Bey.
Acaba bu cevap "uygun" düştü mü diye duyulan tedirginlik.
- Peki insan ateist olunca kavunun tadı değişiyor mu?
Sükût.



Birlikte denize bakıyorlar. Ne denizi arkadaş ne denizi, birlikte küçük bir kıyamet yaşıyorlar.
Yani kendilerine bakıyorlar, içlerine. Bu bakışı kim engelleyebilir.



O yapışkan örümcek ağı. Gitar sesi, dudak boyası ve mikrofon. Ses seslikten, dudak dudaklıktan çıkmalıdır. Fitne vücuda adım adım yayılmalıdır. Toprağın üzeri asvaltla kaplanmalı, insanlar arabalara binmeli ayakları yerden kesilmelidir. Sebzelere sun'î gübre verilmeli, tüpte çocuk üretilmelidir. Yeryüzü devasa bir tiyatro sahnesidir, herkes rolünü ezberlemeli.



- Siz hangi rolde oynuyorsunuz?
- Ben alçak rolündeyim.
- Ya siz?
- Aldatılmış koca.
- Peki sizin rolünüz nedir?
- Para yiyorum, küçük bir rol, ama mühim dedi rejisör.
- Aranızda Allah korkusu duyan var mı? Hep bir ağızdan ve çığlık çığlığa:
- Onu unuttuk, ne mutlu bize onu unuttuk... (s: 79-80)



Gazeteci "ben ateistim" diyerek küllemişti meseleyi. Bir bakıma kendisi de böyle sorulara çoktandır muhatap olmamıştı. Bir boşluk hissetmiyordu. Başarı, çalışma, buzlu rakı, sırım gibi bir vücut herşey yerli yerinde idi. Ama şimdi öyle mi ya? İçinin tamamına yakın bir yanı, yani muzaffer olanı, fevkalade öfkeli son zamanlarda. Bütün imkanlarını deniyor: Çalış. Oyna. Eğlen. Boşver. Kazan. Yarış. Ye. Vur. Tut. Bastır. Ez. Yoket. Çalış. Oyna. Boşver. Sana gıpta ediliyor. (s: 82)



(Dergâh Yayınları, 2010, 102 sayfa)


sari

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder