21 Mayıs 2014

Bir Psikoloğun İtirafları / Nur Yaycıoğlu





Bulunduğunuz bir ortamda eğer psikolog olduğunuz biliniyor ise beklenmedik bir olay karşısında, sıradan ve kontrolsüz bir tepki vermeniz beklenemez. Yakınlarınıza üzüntünüzü veya kızgınlığınızı belli ederseniz, 'Ne biçim psikolog.' olursunuz. Birilerinden davranışlarından ötürü yakınırsanız,

'Sen bunun üstesinden gelmeliydin, idare etmeliydin.' denilir. (s: 20)


Yabancı bir ülkede, nereli olduğumuz sorulunca,

' I am from Turkey = tam anlamıyla; 'Hindiliyim' demek olunca, garip garip bakan, gülen, 'Şaka yapıyorsunuz, hindi büyük bir kuştur,' diye şaşıran eğitimli, hem de turizmci yabancı gençlere rastlıyorum. Çünkü argoda, 'aptal, salak' anlamında sıkça kullanılan bir sözcük ve hayvancık. Tıpkı bizim 'Kaz kafa' sözünü, bu anlamda kullanmamız gibi. Dünyada bu abuk isimle anılarak hakkımızdaki psikolojik bilinçlendirilmeleri kabul etmemiz, eğer acizlik değilse, kendi içimizdeki yıkıcı bir içgüdü olmalı. (s: 112)

'Dünyayı dolaşmak ve yeryüzünü tanımak iddiamı' yaşama karşı kazanmak istiyordum. Dünyanın farklı kültür değerlerini, değişik doğal yapısını görmeye yetecek kadar para, her zaman kendim için amaçladığım zenginliğin en üst düzeyi olmuştu. Hayatım boyunca sadece seyahatlerim için para biriktirdiğimi düşününce, bana gezilerimden başka bir servet kalmaması doğal. Yeryüzü gezisi iddiamı sürdürürken, en sonunda bütün isteğim, yetiştirdiğim bir zeytin ağacıyla, palmiyenin altına bir sandalye koyup oturmak, yaşama karşı kendimle girdiğim son iddiam olacak. Sıradanlıktan uzak, özgün bir yaşam için ömrüm boyunca çabaladıktan sonra, kendime layık gördüğüm yer, bir ağacın, ama benim ağacımın altındaki bir koltuk sadece.(s:211)

Geleceğe dönük bu yeni heves, bilinç altımda kalan eski bir vasiyetin bir zeytin ağacı özleminin, beni gizlice yönlendirdiği bir huzur arayışı mıydı, yoksa bu görevi yerine getirme çabası mıydı sadece? Bildiğim şu ki, şimdi ihtiyacım olan tek uğraş, bu ağaçları bu bahçeye dikmekti. (s:211)

'Tanrım! Bu dünyada henüz yerine gelmemiş dileklerimi, kabul edilmemiş dualarımı bırakıp gitmekten korkuyorum,' diyen milyarlarca insanın ortak kaygısına katılıyorum. Bu kaygı, insanlığın hayatla olan iddiasını güçlendiriyor, aynı zamanda beklentilerini çoğaltıyor, yaşantılarını canlandırıyor, yeryüzünü reenklendiriyor. Yaşam dünyalarımız, son hızla ve tutkuyla umut güneşlerinin çevresinde dönüp duruyor. (s: 215)

(Pozitif Yayınları, 2011, 215 sayfa)



KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:

Kitabımda yazılanlar bir psikolog olarak sadece beni bağlar.

Bu kitap, tamamen gerçek yaşamlara ve deneyimlere dayanmaktadır. Bu kitapta gerçek yaşam öykülerinden kesitleri ve kişilik çözümlemelerini bulacaksınız. Türkiye'nin psiko-sosyolojik yapısıyla ilgili yapıcı eleştiriler yine gerçek olayların, sahici kişiliklerin ve kurumların incelemeleriyle ele alınıyor. Ülkenin beyninden yüreğinden eksik olmayan dertlerin, acıların, adaletsizliklerin öyküleri psikolojiinin savunma mekanizmalarıyla ve vaka çözümlemeleriyle iç içe anlatıyor. Bu milletin başına ne geliyor ise psikoloji bilmeyişinden geliyor. Toplum olarak yaşadığımız çatışmalar, çoğalan davranış bozukluklarının psikodinamiklerinin neler olduğunu bilmememizden kaynaklanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder