27 Nisan 2007

Yitik Cennet - Sezai Karakoç



İlâhinamedeki o şeytan öyküsünü hatırlıyorum burada birdenbire. Nasıl da dışarıda olan şeytan, Havva’nın çocuk sevgisi ile Âdem’in saflığının birleşmesinden faydalanarak ve görünüşte yenilerek insanın içine girmenin yolunu bulmuş ve sonunda Âdemin içinden şöyle fısıldamıştı: “Şimdiye kadar dışındaydım ve her zaman için, yenilmem mümkündü. Ama şimdi içine girdim, etine ve kanına karıştım. Artık yenilmem mümkün değil.” (s: 8)


Hazreti Âdem’in Cennetten yeryüzüne inişi, tek insan psikolojisinde erginleşmeye, rüşde ermeğe denk düşer. Tufan vakası da tek kişinin aile oluşu, evlenerek çocuk sahibi oluşu olgusuna. İlk çocuk doğdu: Bu bir tufandır baba için. Bir çocuk geldi.Bu çocuk gidecek mi? Yoksa kalacak mı? Onun ruhumuzda yaptığı bungunluk. Ah o bungunluk! Çocuğu biyolojik olarak kazandık. Ama ruhsal olarak da kazanabilecek miyiz? Daha doğrusu bu kazancımızı sürekli olarak koruyabilecek miyiz? (s: 41)

Tanrı’nın kulu olmayı bir alçalış gibi gören züppe ruh, farkında değildir ki, Tanrı’ya köle olunmaz, ancak kul olunur. Köle oluş, ancak insanların kendileri arasında doğan bir düşüş ve alçalıştır. Kimi zaman, alçalan ruh, başka bir insanın veya bir sembolün kölesi olur. Bu kölelik onun elini kolunu bağlar. Onun gerçek özgürlüğünü yok eder. Tanrı’ya kul olmak, Tanrı’ya teslim olmaksa insana kendi özgürlüğünü buldurur. Kendi öz damarına inmiş olur insan böylece. İşte o anda insan Allah’a şahdamardan daha yakın olur. Ve işte o zaman, insan, Tanrı’nın halifesi olur. (s: 71-72)

Kendi kudretine tapan hiçbir kişinin unutamayacağı ve narsisizmle dolu hiçbir kavramın hesaba katmaktan yakasını kurtaramayacağı kader ironisidir, Hazreti Musa’nın Firavun’un sarayında büyümesi. (s: 92)

Tanrı’nın zamanı boldur. Zamana muhtaç değildir O. Şeytana, kötüye, uyumsuza, inkâra, kara renge fırsat verişi bundandır. Ama insanın zamanı dardır, zamana muhtaçtır o. Zamanı iyi kullanmak zorundadır o. Onun için, Tanrı’nın bir sınav için musallat ettiği bu yarasalara özgü ruh durumlarından korunmak zorundadır. (s: 130)

(Diriliş Yayınları, 132 sayfa)

10


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder