02 Nisan 2007

Afrikalı Leo - Amin Maalouf



“Gidin, göç edin. Tanrı size yol göstersin; çünkü yabancıların egemenliğinde ve aşağılanarak yaşamayı kabul ederseniz, inancın alaya alındığı bir ülkede yaşamayı kabul ederseniz, Kitap ve Peygamberin, -üstlerine hep nur yağsın- her gün alaya alındığı ve aşağılandığı bir yerde yaşamayı göze alırsanız, Müslümanlığın utanç verici bir görüntüsünü çizmiş olursunuz. Ulu Tanrı bunun hesabını Hüküm Gününde sorar." (s: 73) (1516-1517)

Değişik bir kent İstanbul. Tarihle ağırlaşmış, bir yandan da yeni. Hem taşları, hem de insanları bakımından yeni. Türklerin eline geçeli daha yetmiş yıl olmamasına karşın kentin yüzü tümüyle değişmiş. Elbette Ayasofya yerinde duruyor; camiye çevrilmiş. Sultan Cuma namazını orada kılıyor. Fakat kentin yeni sahipleri her yere yeni yapılar yaptırmışlar; bunlara her gün yenileri ekleniyor. (s: 245)

En güzel evler, çarşıdaki en varsıl dükkânlar Ermenilerin, Rumların, İtalyanların, Yahudilerin. Yahudilerin bir bölümü Granada’nın düşüşünden sonra Endülüs’ten gelmişler. Gelenlerin sayısı kırk binden az değil. Hepsi de Büyük Türk’ün hakseverliğini övmekte ağız birliği ediyorlar. Çarşılarda Türklerin sarıkları, Hıristiyanların ve Yahudilerin takkeleri hiçbir düşmanlık duygusu ya da hınç olmadan birbiriyle iç içe. (s:245)

“Nasıl bir mayayla yoğrulmuşsun ki bir kentinizin ardından bir başkasının, bir anayurdun ardından bir başka anayurdun, bir kadından sonra bir başka kadının yitirilmesini, üstelik de uğurlarında hiç savaşılmadan yitirilmesini hiç yerinmeden, arkana bile bakmadan kabul edebiliyorsun?” (s:248)

(Yapı Kredi Yayınları, 1997, 337 sayfa)


17


1 yorum: