29 Nisan 2010

Hayy Aksi - Esra Elönü



SABAH BÖĞÜRTLEN REÇELİ YEMEDEN

Gözlerim alnımın altında bir rahmet başlığı gibi duruyor Rabbim.

Toprağın odasına yeni girmiş, ölümlü bir gündüzden geriye kalan, üzerimde gezinen şeytanın, meleklerle savaştığı bir er meydanı ruhum. Oklar atıldıkça her yer bismillah.


Dünyanın köpüğünden içtik bir kere ve vazgeçemiyoruz karanlığın kahvesinden…

Dizlerimize tutunan günah vitrinlerine bir kez bakmadan geçemiyoruz Rabbim.

Merdiven çıkamıyoruz, geceden kalan günah yüküyle.

Gökyüzünde kılıç taşıyan meleklerin dökülmesine bakamıyor gözlerimiz.

Ellerimiz sabır nehirlerine avuç avuç taş attıkça, o berrak Kevser’in kalbimizi yumuşatmasına izin veremiyoruz.

Kuşluk vaktine sığınan bedenlerimizi şirk-ü riya akıtan siyah ırmaklardan, bizi bu fani mağaraya zincirlenmiş şeytanın başına vur her sevabımızla…

Onun olmadığı yer, bizim olduğumuz yer olsun Rabbim. Onun bize fısıldadığı her sözün başı kesilsin ve çaksın besmelelerin şimşeği kalplerimize.

Yağmurumuz affın olsun Rabbim. Yağmurumuz affın olsun.

Gaflet uykusu için rüya sırasına girmiş bizlerin yüzlerine o serin hakikat nehirlerini çarp. Çarp ki hakikatimizle yüzleşelim, ruhumuzu öfke ile kapatan kilidi aç. Aç ki cennetin anahtarı saklansın kalbimize.

Rabbim bize kuşluk vaktinde secdesini unutmuş her alnın beyazlığı kadar ferahlık ver. Bizi serinlet. Peygamberin gözyaşını bekleyen vahiy bekçileri kuşların, bizi şeytandan saklamasına izin ver Rabbim.

Biz her vaktin kalesine secde kuşatmaktan aciz kullarız. Namazlarımıza günlük uğraşların ve riyanın kubbesini diken günah mimarlarının taşlarını devir. Toz duman olsun yıkıldıkça nefsimiz. Darmadağın olsun şeytanın barındığı evler. Hz. Ali’nin heybetinde kanayan cesareti, buz tutan korkaklığımızı çözsün. İçimizdeki siyahlık, senin kudretine boyun eğen kulların asaleti ile alev alsın ve çatırdasın yandıkça içimizdeki kibir kervanları.

Bugünümüzü dirilt, yarınımızı da bu ettiğimiz duaları unutturacak bir azgınlık yapmaktan arındır.

Rabbim. Bu kuşlar senin. Bu vakit, senin yağmurundan sonra gelen dua kokusuyla çöküyor içimize. Bu ağaçların döktüğü bir ayet meyvesi yaşartsın gözlerimizi. Kuşluk vaktinde annelerimizin ettiği dualar tutunsun acizliğimizin dallarına. Bize amin derken kalbi sarsılan kullarının arasında kabul edeceğin dualar söylet. Amin.

Rabbim kalbimdekini Sen bilirsin, beni bir Sen bilirsin ve anlarsın. Herkesin dost aradığı şu zamanlarda, ellerimi açtığım rahmet dostu bir tek Sen’sin. Beni ve tüm mümin kullarını şeytanla bir oluş ucuz kalabalıklardan arındır ve azat et. Yüreği kapkara olmuşların ışıksız odalarından bizleri uzaklaştır. İkiyüzlülerin yüzlerini devir. Kibir atına binip gururla şaha kalkanlarla bizleri karşılaştırma. Bizleri nefsimize hoş gelen şeytan sofralarında aç kaldır. Bizleri ruhlarını yaşarken sana teslim eylemiş, dünyanın köhne faniliğinden yalın ayakları ile geçmiş sahabelerin sofralarında, cennetinde doyur.

Ey Rabbim, affedersin, yanlıştan döndürürsün, ben aciz bir kulunum. Beni ahettiğin bu riyâkar insan ordusundan sevaplarımın zaferi ile çek, rahmetinin kıyılarına.

Şeytanın ayak izine basarak ruhunu kirleten düşmanlarıma da hidayet ver. Onların ne kadar planı varsa Rabbim. Bana da o kadar sabır zırhını kuşanmayı nasip et. Onların ne kadar yalanı varsa bana da o kadar hakikat ver. Hiçlik toprağına her şeyimiz olacak ferah ölümlerle girmeyi nasip et. Gözlerimizdeki fanilik perdesini çek. Gaflet uykusunda boğulmuşları erken uyandır fanilik yatağında.

Her vaktin, her anın, her zaman zerresinin rabbi olan Allah’ım. Sana yüz çevirmişlerin kalplerini kıbleye çevir. Kimsesizlerin elbisesi olsun bu dualarımız. Yetimlerin annesi, öksüzlerin babası olsun. Seccademizi okşayan alınlarımızı, helal işlerle terlet. Bizi affınla yüzü gülen kulların arasına al. Bize hatırlat Rabbim, bizi bu vaktin ve bütün zamanların kabul olunmuş duaları ile cennetine al. Bizi affet, bizi bağışla Allah’ım. Bizi bağışla. Bizi bağışla. Amin. Amin. Amin. (s: 17-19)

(Elest Yayınları, 2009, 160 sayfa)


65


KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:

Hayat bilgisi pekiyi.
Hayatta kalma süresi sıfır.
Bu karne, cephaneye çevirir Gazeli çocukların yüzünü
Bu karne, kırık kollu çocukların en sağlam notlarıyla yerde…
Öğretmenim, bugün okula gelecek çocukluğum yok
Bugün zil geç çalsa
Annem daha geç öğrense öldüğümü
Onu bensizlikle oyalasanız
Onu ben varmış gibi yanında
Okul sokağından hüzünsüz yollasanız…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder