28 Şubat 2009

Hz. Fâtıma Can Parçası - Sibel Eraslan




İlâhi nazarın, nazargâhı çöl… Bütün peygamberlerin civarı ve vazifeli meleklerin aşina olduğu bir isabet çeperi… Kavislerin ve alemlerin kesişim bölgesindeki mütevazi ve ağırbaşlı kumsal… Şaşırtıcı bir şekilde bilcümle saray ve kâşâneyi adeta elinin tersiyle silip uzaklaştırarak, Ev’ini onun bağrına kuran-kurdurtan Rabbimizin de, mekân olarak seçtiği kutlu çöl! (s: 71)

Hz.Ali ise aynı günlerde çok düşünceliydi...
Kendisini Kur’ana vermişti… Belâlar, dalgalar halinde vuruyordu Ali’nin kıyılarına…Yitirdiğine mi üzülsün, yitiriceğine mi? Gözünün önünde bir mum gibi eriyen sevgilisine mi üzülsün, geride kalacağını bildiği küçük kuzularına mı? Ali, hep veda rıhtımında mı kalacak? Hep uğurlayıcı o mu olacak? Sessizlik, keder… Öyle zanneder ki Ali,bir dağa baksa ve o dağa gönül koyup, onu sevse, dağın da başına bir şey geçer, dağın da başı düşen yıldırımlarla parça parça olur...Sevmekten ve bağlanmaktan garip bir tedirginlik duyuyor Ali… Kimi sevse, ahdi kalıyor, kimi sevse birbir veda ediyor…Gözleri Zehra’sında…İçi onunla eriyor, onunla kıyılıyor lime lime… Fâtıma sadece eşi değil, arkadaşı, fikirdaşı, gönüldaşı…
Fâtıma, onun bu halini gördüğünde gönlünün en derinlerindeki incilerinden saçıyor aşığına, yol arkadaşına…
“Ey Hel Eta tacını giyen ve La Feta arsasında at oynatan,
Ey selveri minberinde hatiplik eden,
Harun mertebesinin varisi Ali!
Ey Vale men valah(onunla dost olanlarla dost ol) bağının gülü ve
Ey Ad-ı men adah(onunla düşman olanlarla düşman ol) dağının ateşi,
Sadâkat ve vefânın mesnedinin sahibi…
Ey babam Muhammed Mustafa’nın (sav) sırdaşı…
Hakikat Sahrası’nın arslanı,
Tarikat denizinin gemisi Ali…
Ey Ebu Talip gülzarının çiçeği,
Allah’ın galip arslanı,
Yerdeki insanların büyük efendisi ve
Ey Hasan, Hüseyin, Zeynep, Rukiye cevherinin madeni,
Babamın amcasının oğlu Ali…
Ne düşünüp durursun…” *(s: 274)

*Fuzuli, Hadikatüs Süeda

(Elest Yayınları, 280 sayfa, 2007)

11


KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:

Fâtıma’ya kaçtım; çünkü onda, Tevhid’i ve Allah’a rızayı bulduğum için...
Fâtıma’ya kaçtım; çünkü onda aşk bilincini seyrettiğim için...
Fâtıma’ya kaçtım; çünkü o, karşılık beklemeden sevdi, cesurdu...
Fâtıma’ya kaçtım; çünkü o, çöle hayat veren bir nehirdi...
Hayırlı bir evlat, sabırlı bir yol arkadaşı, sadık bir sevgili, merhametli bir anne olmanın yanısıra, ahdinden vazgeçmeyen, cihadından usanmayan, aşkından pes etmeyen ve çölünden dönmeyerek Firdevs’ine ulaşan kâmil bir insan olarak, her birimize örnek bir deneyim, tecrübeler anıtıdır Hz. Fâtıma...
Fâtıma, yolculuk bilincidir.
Rahmet Peygamberi’nin yirmisekiz yıllık en yakın ve kesintisiz tanığı olarak “Benden bir parçadır...” dediği Fâtıma’sını, uzun suskunluklardan sonra, yeniden okumak...
Seyyide’tun Nisa: Kadınların Efendisi...
Binti Resulullah: Resulullah’ın Kızı...
Binti Ebiha: Babasının Kızı...
Ümmü Ebiha: Babasının Annesi...
“Can Parçası”: Hz. Fâtıma!

2 yorum:

  1. çok güzel bir kitap... çok etkileyici, çok içten gönülden bir kitap... sibel eraslan hanımefendiyi tebrik ediyorum bize o mübarek kutlu kişileri hatırlattığı ve sevdirdiği için...rabbim cennette onlarla beraber olmayı nasip etsin.

    YanıtlaSil
  2. elime aldığım andan itibaren bırakamadığım muhteşem bir kitap , ali şeriatinin hacc kitabından sonra aşık olduğum ikinci eser ...
    eline , bileğine , yüreğine sağlık sibel hanım RABBİM seni onlara bizide sana komşu eylesin

    YanıtlaSil