13 Mart 2007

Zor Zamanda Konuşmak - İsmet Özel



Yazar Giovanni Pappini dünya ölçüsünde kudsiyet atfedilmek istenen eserlerle alay ederek bu putları yıkmayı denemiş, Gog adlı eserinde. Kitabın kahramanı 'Gog' batı medeniyetinin ölçülerine vurulduğu zaman belki deli denilebilecek bir tiptir. Yazar delice düşünceler ileri sürmenin imtiyazına sığınıp batı medeniyetinin şaheserlerini ustaca iğnelemek fırsatını kullanmış. Zaten deli diye bilinmek bir çok şeyi kolaylaştırıyor, hatta samimi ve dürüst kalmanın bir yöntemi oluyor bu. Gog, edebiyatın şaheserleri olarak bilinen şeyleri saçma sapan buluyor. Düşünmeye değmez mi sizce? Bakın Gog’un sunuşuyla bazı eserler ne durumda:


İlyada(Homeros):İhtiyar bir kadının kaçırılması üzerine kahramanlar adı verilen sürülerin bir kasabanın kale duvarları dibinde on yıl boyunca birbirlerinin bağırsaklarını deşmeleri.

İlahi Komedi(Dante): Ölüleri ve dirileri kötülemek maksadıyla bir dirinin ölüler çukurunda seyahati.

Don Kihote(Cervantes): Bir sıska deli ile bir şişko delinin dayak peşinde diyar diyar dolaşmaları.

Gulliver’in Gezileri(Swift): Cüceler arasında dev, devler arsında bücür, her gittiği yerde rahatsızlık veren ve gülünç olan orta boylu adamın maceraları.

Madame Bovary(Flaubert): Canı sıkılıp kocasını aldatan ve nihayet kendisini zehirleyen taşralı bir kadının sıkıcı hikayesi.

Suç ve Ceza(Dostoyevski): Fakir ve hummalar içindeki bir delikanlının ihtiyar bir kadını öldürüşü, sonra da enayi çaldıklarından istifade edemiyor ve gidip polise teslim oluyor.”(s:61-62)

Artık insanlar 'Hayy’dan gelen Hû’ya gider' tabirinin Allah’tan gelen Allah’a gider demek olduğunu ve bu tabirin kainatın deveranı, özdeki gerçeğin bağlanılmaya değer tek şey olduğu gibi düşünceleri akla getirmesi gereğini bilmez de, bununla faydasız yerden gelen şeyin faydasız yerlere varacağını anlar. (s:187)

Bilgilerim helal ve haram arasındaki çizgiyi çekmeme yardımcı oluyorsa, bu bilgilere sıkıca sarılırım, yok eğer bu bilgiler benim kul olarak mevcudiyetime bir katkıda bulunmuyor, hayatımın seyrinde zikzaklar çizmeme sebep oluyor, kul olduğumu kavramada önüme engeller koyuyorsa, bu bilginin “hiç” olduğunu düşünme hakkına sahibim. (s: 207)


Bir filozofun yanlışını çıkarmak üzere okumaya başlarsak hem kendimizi onun üstüne koymuş oluruz, hem de onda yaşayan muhtemel gerçeği yakalama imkanını kendimize kapatırız. Yalnız bir filozofu değil, bir arkadaşımızı anlamak için bile onun söyledikleri önünde eğilmek, onu doğru anlayabilmek için söyleyeceklerini peşin hükümlerden arınmış bir ruh hali ile dinlemek zorundayız. …, çoğu kimse karşısındaki konuşurken onun gerçekten ne dediğini anlama çabası göstereceğine, o susar susmaz ne diyeceğini düşünerek dinler. (s: 301)

(Çıdam Yayınları, 1988, 329 sayfa)


44


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder