06 Mart 2017

Simyacı / Paulo Coelho



Yaşlı tüccar bir süre ağzını açmadı. Sonra konuştu:
"Peygamberimiz bize Kuran'ı verdi ve ömür boyu yalnızca beş kurala uymamızı zorunlu kıldı. En önem şart şudur: Bir tek Allah vardır. Öteki şartlara gelince: Günde beş vakit namaz kılmak, Ramazan'da oruç tutmak ve yoksullara zekât vermek..."
Sustu. Peygamber'den söz ederken gözleri yaşarmıştı.
Yüreği coşku dolu bir insandı. Kimi zaman sabırsız görünse de İslam'ın kurallarına uygun olarak yaşamaya çalışıyordu.
"Peki beşinci şart hangisi?" diye sordu delikanlı.
"Sen bana iki gün önce benim hiç yolculuk düşleri görmediğimi söyledin," diye yanıtladı Tüccar. "İyi bir Müslüman için beşinci şart bir yolculuk yapmaktır. Hayatımızda hiç olmazsa bir kere kutsal kent Mekke'ye gitmek zorundayız. 
"Mekke piramitlerden çok daha uzakta. Gençken sahip olduğum az bir parayı , bu dükkânı açmak için kullandım. Günün birinde Mekke'ye gidecek kadar zengin olmayı umuyordum. Doğrusunu istersen para kazanmaya başladım ama kristalleri kimseye emanet edemedim; tabii, kristallere çok dikkat etmek gerekir, naziktirler.Bu süre içinde, Mekke'ye giden bir yığın insan uğradı dükkânıma. Aralarında hizmetçileriyle, develeriyle birlikte yola çıkan zengin hacı adayları vardı, ama çoğu benden daha yoksul insanlardı. (s:70)


İster hayatımız, ister ekin tarlalarımız olsun, sahip olduğumuz şeyleri yitirmekten korkarız. Ama hayat hikayemiz ile dünya tarihinin aynı El tarafından yazılmış olduğunu anladığımız zaman, bunu anlar anlamaz , bu korku uçup gider.  (s: 94)


Sessizce ilerledi. Hiçbir şeye pişman değildi. Yarın ölecekse Tanrı onun geleceğini değiştirmek istemediği için ölecekti.Ama boğazı geçtikten sonra, billuriye dükkânında çalıştıktan sonra, çölü ve Fatima'nın gözlerini tanıdıktan sonra da ölebilirdi. Uzun zaman önce, ülkesinden ayrıldığından bu yana, her gününü yoğun bir şekilde yaşamıştı. Ertesi gün ölecek olursa gözleri açık gitmezdi, çünkü gözleri öteki çobanların gözlerinden çok daha fazlasını görmüştü ve bundan gurur duyuyordu. (s:127)


Bilgeler, doğal dünyanın Cennet'in bir görüntüsünden ve bir suretinden başka bir şey olmadığını anladılar. Tek gerçek şudur ki, var olan bu dünya, bundan daha mükemmel bir dünyanın var olduğunun güvencesidir. Tanrı bu dünyayı, insanlar, görülen nesneler aracılığıyla manevi öğretileri ile bilgisinin mucizelerini anlayabilsinler diye yarattı. (s:146)


"Yüreğim acı çekmekten korkuyor," dedi bir gece Simyacı'ya, aysız gökyüzüne bakarlarken.
"Yüreğine, acı korkusunun, acının kendisinden de kötü bir şey olduğunu söyle. Düşlerinin peşinde olduğu sürece hiçbir yürek kesinlikle acı çekmez. Çünkü araştırmanın her anı, Tanrı ve Sonsuzluk ile karşılaşma anıdır." (s: 149)

(Can Sanat Yayınları, 2016, 187 sayfa)



KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:

"Kendi Kişisel Menkıbe'sini gerçekleştirmek insanların biricik gerçek yükümlülüğüdür."

Paulo Coelho'nun büyüleyici romanı Simyacı, bütün dünyada sadık bir izleyici kitlesi yarattı. Güçlü yalınlığı ve ruhlara seslenen bilgeliğiyle bu çarpıcı roman, piramitlere gömülü bir hazineyi aramak için vatanı İspanya'dan yola düşüp Mısır çöllerine giden Santiago adında Endülüslü bir çobanın hikâyesidir.

Hazinenin ne olduğunu da, Santiago'nun yol boyunca karşılaşacağı zorlukların üstesinden gelip gelemeyeceğini de hiç kimse bilmez. Ama dünya malı bir hazineyi bulmak için başlayan yolculuk, kişinin içindeki hazineyi keşfetmesine dönüşür. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder