24 Kasım 2015

Taş Devri Diyeti / Prof.Dr. Ahmet Aydın





Süt şekeri olarak da bilinen laktozun parçalanmasından sorumlu bir enzim olan laktaz, pastörizasyon sırasında tamamen yok oluyor. Süt sanayicileri ise bağırsaktaki laktaz ile bunun sindirilebileceğini sanıyor. Beyaz bir Amerikalı(gringo) için bu doğru ama Türkiye gibi laktoz erişkin tipi entoleransının yüzde 70 gibi yüksek oranlarda olduğu topluluklarda (Asya, Afrika milletleri ve Amerika yerlileri) 2 yaşından sonra süt içilmesi karın ağrısı ve gaz yapıyor. Halbuki bu insanlar yoğurt yerken rahatsız olmuyorlar. Bunun nedeni yoğurt mayalanırken faydalı mikropların laktazı tekrar üretmeleri. Bazı süt firmalarının laktazlı süt satmalarının da nedeni budur. Ne güzel iş; önce tahrip et, sonra ilave et! (s:49)

İnsanlar yaşlandıkça susuzluk merkezleri duyarlılığını kaybediyor. Mesela birçok yaşlı serum takılacak kadar aşırı su kaybı olmasına rağmen kendisini susamış hissetmiyor. (s:80)

Geçenlerde ünlü tıp dergisi New England Journal of Medicine'de yayınlanan ilaç firmasının desteklediği bir araştırmada 'Kalp krizi geçiren insanların yaklaşık yarısının kolesterolü yüksek değil, tam tersine kolesterolleri son derece normal' olduğu kabul ediliyor.
Yani anlayacağınız kolesterolü yüksek olan da, olmayan da koroner kalp hastalığı geçiriyor! Yıllardır nasıl kandırıldığımızı anladınız mı? Ama utanmaz kolesterol lobisi bu gerçekten hareketle 'kolesterol düşürücü ilaçları (statinleri) artık kullanmayın' diyeceklerine normal kolesterolü olanlar da bu ilaçları kullansın istiyorlar. Çünkü bu zararlı ilaçların faydalı bir yanı da var; iltihabı azaltıyorlar. Tıbbi mafya tamamen duygusal (!) nedenlerle pahalı ve birçok yan etkisi olan bu ilaçların yerine, ucuz ve yan etkisiz iltihap azaltıcıları (balıkyağı, D vitamini, baharatlar, otlar, vb) hiç önermiyor. Evet, bunlar vicdansız. Daha fazla kazanmak için bilimi de tahrif etmekten çekinmeyerek her şeyi göze alabiliyorlar. (s:96)

Egzersiz endorfin ( vücudun ürettiği çok güçlü bir morfin türü) üretimini artırarak depresyon semptomlarını hafifletiyor ama ihmal edilen bir tedavi. Psikiyatrların nerdeyse tamamı maalesef beslenme-depresyon ilişkilerini göz ardı ediyor. (s:120)

(Hayy Kitap, 2010, 198)





KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:
  
Değerli okuyucu,
Hekim olmak zordur. İnsanlar size canını emanet eder. Hastalarınıza daha iyi bakabilmek için senelerce ders görür, bilim dünyasında olup biten her şeyi takip edersiniz. Akşam başınızı yastığa koyduğunuzda huzurla uyuyabilmek için bilginizle, vicdanınızla elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışırsınız. 

30 yıldan fazla zamandır sürdürdüğüm hekimlik mesleğimde binlerce hasta gördüm. Otizmliler, osteoporozlular, aşırı kilolular, diyabetliler, depresyonlular, kanser hastaları, kalp hastaları, küçük çocuklar, yaşlılar, hamile kadınlar, sporcular... Eski sağlıklarına kavuşmak veya daha sağlıklı olmak için nasıl beslenmeleri gerektiğini sorarlar. 


Aslında dertler başka başka, ama hastalıkların sebebi genellikle aynı. Modern hayatın tanıştırdığı yiyecekler, alışkanlıklar, hareketsizlik, güneş yüzü görmeden sürdürülen yaşamlar. Bütün hastalarıma endüstriyel tuzaklara kapılmadan "hakiki" yiyecekler yiyin diyorum. Hatta çoğuna, "Taş Devri Diyeti"ni tavsiye ediyorum. "Doğru beslenin, hastalıklardan korunun ve kurtulun" diyorum. 


Türkiye'de bir ilk olacak bu kitap senelerdir okuduğum, yazdığım, öğrendiğim bilimsel prensiplerin bir özeti niteliğinde. Çoluk çocuk, genç yaşlı herkese faydalı olması dileğiyle...

Prof. Dr. Ahmet Aydın

1 yorum:

  1. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden tanıdığım kıymetli hocamız Prof. Dr. Ahmet Aydın'ın vefat haberini bu kitabını araştırırken öğrendim. Allah rahmet eylesin, sevdiklerine sabr-ı cemil niyaz ederim.

    YanıtlaSil