23 Şubat 2015

İnsan Yetiştiren Ağaçlar / Mustafa Üftadeoğlu




TAŞLAŞMIŞ ŞEYTAN başlıklı yazıdan:

...İçindeki bu kadar kötülüklerin üfleyicisi ebedi düşmanının işiydi. Bu düşmanı kovmalıydı ama nasıl? Bu düşman, atası Adem'i de kandırmamış mıydı? Ayıp yerlerini soyarak cennetten çıkarmamış mıydı? Kendi de Adem'in torunu olmakla aynı tehlikeyle karşı karşıyaydı. Onun nereden ve ne zaman yaklaşacağı belli olmazdı. Çünkü o karşılaşma anından itibaren ona düşmandı.


Düşmanlığını da açıkça ilan etmiş hatta bu düşmanlığı aralıksız devam ettirebilmek için de herkesin ve her şeyin sahibinden dünyanın sonuna kadar ömür dilemişti. 'Bana kainatın sonuna kadar ömür ver de kullarını yoldan çıkarayım." demişti. Bu, onun ezeli bir düşman olarak  bildiği ona karşı bir düşmanlığıydı. Onun düşmanlıkları bitip tükenecek değildi. Dünya durdukça kendisi ve yardımcılarıyla beraber onu aldatmak için türlü yolu deneyecekti.

İnanmayanların dostuydu o, inananların düşmanı. Ona başkaları gibi dost olamazdı; ama yine de onun dediklerine, üflemelerine kulağını kapatamıyordu. Ebediyen kapatmalıydı bütün dışarı açılan menfezlerini. Onun söylediklerinin aksini yapmalıydı. Kötü işler onun yalancı yaldızlarıyla süslüydü. Yalancı yaldızlar hakiki sırla fırınlarda pişirilmiş boyalar gibi olmazdı, hemen dökülüverirdi. (s:162)

Ona kanmamak için Kur'an kalesine sığınmalıydı. O kale onu koruyabilirdi çünkü kendisini ve ezeli düşmanını en güzel o anlatıyordu.  (s:164)

TIRNAKLARINI KEMİREN ADAM başlıklı yazıdan:

...Onun derdinin kendine bir hedef tayin etmemesinden, ezbere bir hayat yaşamasından ileri geldiğini biliyordum. Bütün meselesi kendisi ve kendi sıhhatiydi. İnsanın bir hayali ve hedefi olmazsa zihin insanı kendisiyle uğraştırırdı. Uğraşıyordu da. Ona, bu yaştan sonra yaşadığı ve inandığı hayatı inkar etme veya denizi tersine yüzme gibi bir işi yaptırabilir miydim, bilmiyordum. Ama bir yazar olarak toplumu değiştirme inancında biri olarak bunu denemekte hiçbir beis görmüyordum. (s:175)

(Nesil Yayınları, 2006, 176 sayfa)


IMG_2154


KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:


Ağaçların üzerinde Hakk'a yakın ibadetler yapılıyordu. Kitaplar yazılıyordu. Küçük freah odacık oluyordu ağaçlar. Ağaçlarla birileri başka hesaplar peşindeydi. Ağaçlar kesiliyordu. Ağaçlara tuzaklar kuruluyordu. Ağaçlardan medet umuluyordu. Kurtulmak için dibine kibrit suyu dökme hesapları yapılıyordu. Tutmuyordu hiçbiri, tutmayacaktı da. Bu tutmazsa başkası denenecekti. Başka tezgahlar, başka hileler üzerinde durulacaktı. Sökmeyecekti bütün bunlar. Çünkü gönüllerde büyüyen ağacın sahipleri bilinçliydi. Onları sokağa dökmek kolay olmayacaktı. Şirke ve küfre kalplerinde zerrece yer yoktu onların.Mezarının kaybolacağını bilen o zat demişti ki: "Ölümüm hayatımdan daha fazla hizmet edecek." Azalmamış, çoğalmıştı onu sevenler. Onun yolunda olduğu davayı kabul edenler bir o kadar çoğalmıştı. Sokullu'nun dediği gibiydi, kesilen sakal daha gür çıkacaktı. Ağacı kesmele sakal kesilmiş, kol kesilmemişti.Maddi ağacı kesenler ne kadar isteseler de ağacı yerine dikmeyeceklerdi ama ağacın kesilmesi onlara bir zarar vermeyecekti. Gönüller ta derinden kuvvetli damar ve köklerle Allah'ın semavi ipine bağlıydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder