12 Şubat 2014

İstanbul Yüzlü Kadın/Ahmed Günbay Yıldız



Fas'tan dönerken uçağa binmeden önce içtiğim kahve, bu kitabı uçakta bitirmeme sebeptir:)



Kadın Yüreğim
Yazmak isteyişim sadece bir tutku değil... Kendimi ifade edebilmek için tutmuyorum kalemi... Ebediyete anlamlı bir mektup yazıp bırakabilmenin telaşı içinde çırpınan yüreğime söz anlatamayışım... Yeryüzündeki olumsuzlukları görüp tespit ettikçe "bunları yaz" diye haykıran duygularımın acımasız savuruşlarındayım...

Gökkubbede hoş bir seda bırakarak vedalaşmak...Lanetlenmiş ruhlar gibi mazlumların ahlarını almadan, gönüllerde hoş seda ve müspet anılar bırakarak ayrılmak olmalı ideali insanın...

Bakmak, gördüklerini bütün detaylarıyla okuyabilmek ve okuduklarının fotoğraflarını beynine yerleştirebilmekse, yazmak, arkamda bırakacağım gözlerim olarak yaşamasını istediğim belgelerim olmalı...

Biliyorum, insanlar benden sonra da yaşayacaklar... Sular yataklarında yine akışlarını sürdürecek... Yağmurlar yine yağacak, mevsimler yine vakti geldiğinde değişecekler, toprak tekmil mevsimlerin ihtişamıyla donanacak. Çiçekler en coşkulu renkleriyle höykürecekler yeryüzünde... Sonbaharlar usanmadan ağaçların yapraklarını sarartacak; güneş, su, hava ve toprağın el ele verişleri yeniden tazeleyecekler baharlarını dünyanın...

Ellerim, bu kalemi tutan ve beynimin lügatlerden seçtiği kelimelerden ördüğü anlamları kağıdın üzerine işleyen ellerim; her dekoru en ince teferruatıyla inceleyen, sevinen, yerinen ve gördüğü İlahi sanatın incelikleriyle mest olan gözlerim ışıklarını yitirdiğinde, bu cümleler benim dünyada bıraktığım gözlerim olacaklar...

Geçici bir ömre duyarsız kalarak gönüllere üzüntü ekişlerimi, gerekli zamanlarda hoşgörü iklimini arkama alışlarımı, dengeleri adil bir düşüncenin terazisinde tartamayışımı yazmalıyım...

Gözlerimdeki ironi, dilimdeki dikenlerin yarası vurmamalı başkalarını...
Neydi hayat! 
Ödünç günlerin manzumesinden başka bir şey miydi yaşayanlar için?

Bu satırları oluşturan düşüncenin bedeni, toprağa, isyan yüklerinin altında ezildiğini hissederek düşmemeli. Geçici bir zaman için bana verilen hayat kağıdını kirleterek değil, onurlu bir emanetçi olarak leke düşürmeden Yaratıcıya sunabilmek için yaşamalıyım... 
(84-86)
(Timaş Yayınları, 2010, 288 sayfa)



KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:

“Gece şafağa dokundu dokunacaktı ama Dolunay önündeki yeni dünyanın sevinci ve tedirginliği içinde çırpınışlar veren yüreğini direnişe çağırıyordu, camın ardındaki puslu dünyayı pırıltılı gözleriyle kurcalarken…” Dolunay, tüm engellere rağmen gökyüzündeki bulutları dağıtıp, kalemiyle dünyasını aydınlatabilecek mi?

Ahmed Günbay Yıldız, muhteşem bir içe bakışla bireyin ve toplumun ruhunu en ince noktalarına, en kuytu köşelerine dek gözler önüne seriyor.
İstanbul Yüzlü Kadın’da ahlak, aile ilişkileri, cinsiyet ayrımı gibi kavramları sorgularken, okurlarını soluksuz ve düşündürücü bir serüvene davet ediyor…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder