11 Nisan 2011

Tanrı Sana Küsmedi - Senai Demirci / Yusuf Özkan Özburun











..senin için güneşi doğdurup batıran Rabbin, çevreni sayısız güzelliklerle donatmıştır.
şimdi elini yüreğinin üstüne koy; yüreğinin vuruşlarını hisset.
yok olabilirdin ama varsın.
var olduğun halde, cansız olabilirdin ama canlısın.
canlı olduğun halde, bir bitki ya da hayvan olabilirdin,
ama insansın.
bütün bu güzelliklerin içine çağrılısın.
yeryüzü sarayında en güzel bileti sana vermişler.
farkında mısın? (s:50-51)



iyi bak çevrene. hiçbir şey boş yere değil. her şey sana doğru koşuyor. güneş gözlerinin ufkunda yükseliyor her sabah. gökler göğsünün üzerine yayılıyor sessizce. denizlerin hepsi senin kıyılarında çırpınıyor. bahar seni sevindirmek için ayaklarına dolanıyor. ay her gece pencereni süslüyor. her şey yüzüne gülümsüyor. gece ve gündüz senin için nöbetleşiyor. sen hiç doğmamış olsaydın da, bahar sonsuz bir coşkuyla çiçeklerini yeryüzüne bırakacaktı. şimdi iyi düşün. bunca güzelliğin içine seni koyan yaradanın senden ne istiyor olabilir? varlık hakkında hiçbir fikrin olmadığı halde, seni varlığın ortasına sonsuz bir prizma gibi koyan yaradan sadece minnettarlık istiyor senden? zaten saklayamayacağın hayranlığını, bu sürpriz varlık hakkında açıkça ifade etmeni istiyor. seni sonsuz bir teşekkür zevkinin sofrasında ağırlıyor. minnettarlığını, teşekkürünü, hayranlığını açık etmen karşılığında, sana daha çok varlık vaad ediyor. seni sonsuz ve kesintisiz bir varlığın orta yerinde, hiç ayrılıksız, hiç endişesiz lezzetlere çağırıyor. “yeter ki şükret” diyor, şükrünün karşılığını fazla fazla vereceğini müjdeliyor. (s: 102-103)


etrafında olup bitenlere iyi bakarsan, sözümona senin iyiliğini isteyenler gününü gün etmen için seferber olmuşlar. dünyanın bir ötesi olduğuna dair umutlar taşıyan yüreğinin sızılarına sağırlar. sahiden razı mısın bu dünyaya? her tarafından yara alan, göğsü korku ve hüzünlerle delik deşik, arzularını ve özlemlerini yarım bırakacağın, sevdiklerini ve sevenlerini uzaklara savuran şu kısa hayata mı layık görüyorsun kendini? seni dünyanın telaşları içinde oyalamaya çalışanların da yok olup gitme korkuları var. yüreğinin derinlerinden yükselen sonsuzluk arzusunu susturmak için nice oyun ve eğlence tasarlayanların da yüreklerinde o kocaman sorular başını uzatıyor. ama Rabbin, içindeki sonsuzluk arzusunu hiç susturmamanı istiyor. seni bu dünya hayatına razı olmamaya çağırıyor. sana daha fazlasını vaad ediyor. ve aslında, “hepimizin sonu sonsuzluk” diyenler bu sonlu hayatı da daha derin bir lezzetle yaşıyor. (s: 111)


(Bilge Yayıncılık, 2006, 144 sayfa)




4

KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:



O’nunlasın her zaman... bütün internet bağlantılarından daha hızlı, tüm kısa mesajlardan daha doğrudan, tüm plastik kahramanlardan daha gerçek, tüm TV dizilerinden daha dostça. O varken "yalnızlık" sadece bir kelimedir. O’na yakın olduğun oranda yalnız değilsin, O’ndan uzaklığın oranında yalnızsın.



sana şefkat eden bir Rabbin var; sahipsiz değilsin.

O seni ve diğerlerini şefkatle terbiye ediyor.
herkesi merhametinin kucağında ağırlıyor.
O seni sevdiği için var eyledi.
seni severek var eyledi.
senin varlığından hoşnut
senin varlığın O'na yük değil.
büyük bir ateşten küçük bir çıra tutuşturulsa
ateşten ne eksilir?
yaşaman O'na ağır gelmez.
seni beslemek ve büyütmek O'na zor değildir.
senden sadece verdiklerine teşekkür etmeni istiyor.
hem böylece sana sonsuzca vereceğini de müjdeliyor.
sen O'na nankörlük etsen de, üzerinden kudret elini çekmiyor.
sen O'nu unutsan da, sana küsmüyor.
sadece hatırlamanı istiyor.
bekliyor; sabırla bekliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder