11 Şubat 2010

Siret-i Meryem/ Cennet Kadınlarının Sultanı - Sibel Eraslan



Hz. İsa’nın toplum önünde gerçekleşen bu mucizeleri onun peygamberliğinin ayetlerinden delillerindendi elbette. Ne var ki kalbi hakikate örtülü olanlar, inançsızlık inadı ile bağlanmış kişiler gözlerinin önündeki bu hakikate bile sırt çevirebiliyorlardı.


“İsa, yakın zaman içinde ölmüş kişileri kaldırıyor ayağa, onlar muhtemelen bir sekte-i kalp (kalp krizi) geçirmiş kişilerdir, daha sonra kalpleri yeniden çalışmaya başlayınca onları dirilmiş zannediyorsunuz” gibi laflar çıkarmaktaydılar. “Kolaysa , üstünden asırlar geçmiş bir ölüyü kaldırsın da kabrinden biz de inanalım” deyip hırçın kahkahalarla gülüyorlardı.
Bunun üzerine Hz. İsa, Hz. Nuh’un oğullarından Sam’ın kabri olduğu söylenen kabre çıkardı annesi ve halkını… “Allah’ın izniyle kalk! Ya Hayy, Ya Kayyum!” der demez, Sam, saçları ağarmış bir halde gürültüyle yerinden doğrulup üzerindeki toprakları silkeledi. Bir yandan da soruyordu: “Kıyamet mi koptu? Kıyamet mi koptu?” Hz. İsa, ona olanları anlatınca biraz ferahladı, ne ki ölüm sekeratını yeniden çekmeyi istemezdi Sam. Bu konuda Hz. İsa’dan dua alarak tekrardan ölüm haline döndü.
İşte bu mucize, Kudüs’te büyük gümbürtü koparmıştı.
Ah! Ne yazık ki inatçı çember, gözüyle görse bile inanmıyordu, değil ki gözlerin göremediğine inansın.
Hz. Meryem, oğlu her ne kadar bir peygamber de olsa, karşı karşıya kaldığı bu inatçı çember konusunda onun en yakın destekçisiydi. Ona sık sık nasihat eder, moral verir güçlendirirdi. Yine öyle yaptı.

“Kalplerin sahibi Rabbimiz olan Allah’tır. Biz ne anlatırsak anlatalım veya hangi mucize zuhur ederse etsin, kendilerini inanmamaya şartlandırmış kişiler, bundan nasibini alamayacaktır. Bizim işimiz nasihat ve Allah’ın öğretisini tebliğ etmektir, gerisi Takdir-i İlahiye kalmıştır” der sonra da ellerini açarak; “İlahi sen hidayet ver! diye yakarırdı. (s: 303-304)

Kudüs’ün gözlerini öyle kalın bir perde örtmüştü ki, babasız dünyaya gelmiş bir çocuk bile onun için yeterince delil değildi. Halbuki aynı Kudüs, anasız ve babasız yaratılmış Hz. Adem ve Hz. Havva’ya inanırdı. İnanırdı da, iş Hz. İsa’ya geldiğinde, ona ve annesine çeşitli iftiralar atar ve komplolar kurardı… Allah Teala’nın onları azarladığı en önemli konulardan birincisi budur: Onlar Hz. Meryem gibi Allah’ın seçtiği iffetli bir kadına, iftira atmışlardı. Onların azarlanmasını getiren diğer hataları ise, önce Hz. Zekeriyya’yı ardından da Hz. Yahya’yı öldürmüş olmalarıydı ki, bunlar da Hz. İsa gibi, kendi aralarından çıkmış, onların dilini konuşan ve akrabalarından kimselerdi. Masumdular. Ama kendi milletleri onları öldürerek şehit etmişti.(s:342)

(Elest Yayınları, 2009, 375 sayfa)

27


KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:

Meryem hırkasız.
Meryem taraksız.
Ne sırtını sıvazlayan oldu, ne saçını ören, hem yetim hem öksüz...
Ah üzülme yine de. Rızkı Allah'tan gelir her yetim gibi Meryem' in de. Allah var ya, ne gam!
Meryem mukarrebtir. Yakınıdır Rabbinin.
Elinde Allah'ın kartını tutar. Onun imzasıyla açılmayacak kapı elbette yok. Tüm kapılar cümle kilitlerini çözer o mukarrebin karşısında.
Meryem'in açık alnı kapısızdır.
Meryem nişan'lıdır. Alnı kınayla nişanlanmış kurbanlık koçlar gibi Rabbi için süslenmiştir.
Meryem süslüdür. Razı olmuş merziyye kul olarak, alnı secde elleri su ile nişanlıdır.
İşaretlidir güllü ağzı. Dualarla mühürlü, zikirlerle rabıtalıdır.
Meryem'in açık alnı utangaçtır. Hicabından titreyen, kendi kendinden utanan, kendisi olmaktan çekinen, kendi adına istemektense dilsiz toprak olmaya can atan mahcubedir Meryem.
Meryem'in açık alnı hamdedenlere mahsus hikmetle yükseltilmiştir.
Meryem'in açık alnı kelime-i tevhid ile mühürlüdür.
Sibel Eraslan, farklı dini kaynaklardaki bilgileri bir araya getirerek, bir biyografi kitabından ziyade edebi bir metin içinde Meryem'i aradı, anladı ve yazdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder