18 Nisan 2009

Nisan Yağmuru - Emine Işınsu




Nasıl sevmelisiniz, mesela?.. Öylesine sevmelisiniz ki, bu sevgi içinizi kabartmalı, gözünüzü yaşartmalıdır; her şeyi öylesine sevmelisiniz…Öylesine sevmelisiniz ki, sevdikleriniz sizi muhakkak sevsin, her şeyi böylesine sevmelisiniz. Çünkü O, sizi sevgisinden var etti, çünkü O’na ulaşan yol yalnız sevgi yoludur.
Her şeyi O’nun var ettiğini biliyorsanız, O’nun var ettiği her şeyi sevmelisiniz. Çünkü hayrın en güzeli, şüphesiz gerçekten sevmektir. Gönlünüzü her türlü baskıdan; yalandan, haksızlıktan, gıybetten, kin ve öfkeden, hiddetten arındırın ki, gönlünüz ferahlasın, sevgiye açılabilsin. Artık oraya korkuları, kıskançlıkları, ümitsizliği, aşırıya kaçan arzularınızı, bencilliği kısaca nefsinizi uğratmazsanız, arınmış gönlünüzü sevgiye hazırlamaya başlıyorsunuz demektir. Bu iş zordur biliyorum, ancak kendinizi kollayarak, her dem uyanık bulunarak ve kendinizi dahi kırıp incitmeden, öz eleştiri yaparak, zoru kolay edeceksiniz. Ve hatırlayın o yüce gönül eri, asıl büyük cihadın, kendiyle, nefsiyle cihad etmek olduğunu, söylemişti. Öyleyse nefsiyle cihad eden kişi, gönlünü sevgiye hazırlamaya başlamıştır. Biliniz ki, sevgiyle bakmasını bilen gerçek ibadeti bulandır, çünkü o, her baktığı yerde yalnız O’nu görür. (s: 48)

Sedef sıcak, akıntılı denizlerde yaşayan kabuklu deniz hayvanlarının, örneğin midyenin, istiridyenin kabuklarının iç tarafında oluşan, menevişli, parlak, kalkerli maddenin adıdır, genellikle beyaz, menevişli, pembe, gri ve mavi renkte olur. Ancak kakmacılıkta, beyazı ve menevişlisi, arusekli de denir, kullanılır. Beyaz sedef, Kızıl Deniz’de, arusekli olanı, Büyük Okyanus ve Hint Okyanusu’nda bulunur, sedeflerin bulunduğu denizlerden aynı zamanda, çok güzel inciler de elde edilir.(s:99)

Şükürsüzlük; gönlü küçük olanların katılığı, Allah’la pazarlığa çıkanların kendini bilmezliği.. dedi Güngör Bey.. Dille de şükredin, ancak davranışlarınızla, insanlara verdiklerinizle,bu şükrünüzü hayata geçirin. Vermek, ille para meblağları ile sınırlanmaz, zamanında gönülden bir tebessüm, yerinde birkaç güzel söz de vermektir, hizmet de öyle değil mi ya. İş ki, ta içten gelsin, yeteneğiniz, sevginiz, imkanlarınız ölçüsünde bir yardım olsun.. Benim yardım edecek neyim var, asıl ben yardıma muhtacım, demek, son derece anlamsız. Her insanın bir diğerine vereceği mutlak bir şeyi olmalı, bir sevgi kırıntısı, bir bilgi kırıntısı, içten bir tebessüm.. Vermeye niyet etmek yeterli, arkası kendiliğinden gelir. Doğruların ve şükretmeyi bilenlerin gözle görülmez orduları vardır. (s:135)

(Ötüken Yayınları, 1997, 190 sayfa)


24

KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:

-Efendim, nisan yağmurları başlayınca, isitiridyeler, denizin üzerine çıkar, açılır ve içlerine bir nisan yağmuru damlası alır, kapanır ve tekrar denizin derinliklerine doğru çekilirlermiş.. İşte inci, bu nisan yağmurunun damlasından oluşurmuş!.. Hoş değil mi?

-Eveet, hoş ve ince.. dedim, bütün efsaneler gibi. Fakat ben şimdi diyebilirim ki, ustam bir nisan rahmetidir, bizler de istiridye! Ve habire ondan bir damla alabilmek için, gönlümüzü açıp duruyoruz.. çalışıyoruz.. Çalışıyoruz ki, kendimizden bir inci elde edelim.

2 yorum:

  1. hello... hapi blogging... have a nice day! just visiting here....

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel bir kitap herkesin okuması gereken bir kitap..

    YanıtlaSil