24 Eylül 2014

Senin Hikâyen/Fatma Barbarosoğlu



Hikayelerin Hikayesi İçin Önsöz

...Ders çalıştığım zamanlarda başka annelerin "Hadi çalışsana çocuğum!" ikazının aksine, evin en tenha bulduğum köşesine saklanmış iken, örgüsünü koltuğunun altına sıkıştırıp "Sen çalış, ben şurda örgümü öreyim" deyip saklandığım mekanları tarumar eden annem.

Ben çalışmaya uğraşırken, elindeki örgünün onu doludizgin savurduğu hayallerin kucağında, bana göre birbiriyle alakasız, ama ona göre uç uca düğümlenmiş çağrışımlar eşliğinde durmadan konuşurdu. Bakardım olmuyor, anneme son yazdığım yazılardan birini okurdum. Aradığı sihirli karşılığı bulmuuş gibi kanatlanır, "Ne güzel yazmışsın" derdi. Sonra anne yüreğinin o en yufka kesiminde "Yaz yaz. Güzel güzel yaz. Ama sakın üzülme" derdi. Yazarken acı çekildiğini biliyordu besbelli. "Merak etne anne" derdim "üzülmem."

Annemin beni kuşattığı her vakit, bir yazı rüşvetiyle kurtulabileceğimi keşfetmemiş olsaydım, şimdi belki yazıyor olmazdım. Üstelik çok küçük yaşlardan itibaren anneme bir şeyler okuma zorunluluğu, yazdığım herşeyi bir başkasına okumak üzere yazıyor olduğum endişesini düşürdü içime. Amatör bir yazar için belki en iyi disiplin bu. (s:9-10)

Mazi Rüyaları

Ortak bir maziden kaynaklanan bir büyü oluyor odadaki zaman. Doyasıya yaşadığımız öğrencilik yılları. Hayatımızın en özgür yılları doluyor içeriye. Dostlukları taşıyan mazi midir, istikbal mi? Benim cevabım maziden yana. Mazi yaşanmıştır ve çirkinliklerden ayıklanarak hatıra bohçasına dürülmüştür. O bohçadaki yaşanılan en acı anlar bile hatırlandığında, buruk bir tat verir insana. (s:22-23)


(İz Yayıncılık, 2013, 144 sayfa)


82


KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:

Hikâye merhemdir.
Usul usul geçer yaraların üstünden.
Görmediğin her hikâye sana uzak.
Dinlemediğin her söz yarım.
Sen de azalacaksın biraz.
İdrak etmeden yaşadığın zamanlar beklemez seni hiçbir yerde.
Yaşanmıştır yaşanıldığı fark edilmeden.
Oysa sadece yaşadıklarından dolan sandıklardır bütün zenginliğin.
Duymadığın her hikâye sana uzak.
Duyduğun, duyup ta gönlünde taşıdığın her hikâye senin bir parçan.
Dünyayı ikiye ayırmalı mıdır yeniden?
Hikâyesi olanlar, hikâyesi olmayanlar.
Gördün ve dokundun.
Eline aldın yavaşça, iz sürdün satırlarda.
Artık hepsi senin hikâyen...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder