04 Mart 2014

Ruh Sağlığını Koruma Yolları/Recai Yahyaoğlu





"Lütfen okumaya devam edin. Çok fazla okuyun. Ne kadar çok okursanız, o kadar çabuk kendinizi bulursunuz ve ufkunuz açılır. Okumak yaşamaktır. Yeni bir yaşama merhaba demektir. Hem sıra dışı, hoş bir yaşamdır bu. Hepiniz okuma alışkanlığı kazandıktan sonra yaşayacağınız değişimden memnun olacaksınız. Ne bulursanız okuyun. Ayrım yapmaksızın okuyun. Sağ ve sol görüşten olsun önemli değil... Yazılmış her eser, okunmaya değerdir. Bununla beraber, sizi kötü yönde etkşleyen ahlakınızı bozan eserlerden uzak durun. Siz, öncelikle ihtiyaç duyduğunuz eserlere yönelin." (s:42)


İnsan isterse asıl mutluluğu zihninin derinliklerinde bulabilir. En önemli ayrışma noktası, insanın kendisini keşfettikten sonra niçin yaşamakta olduğu sorusuna vereceği cevabı iyi seçmesi ve ona göre yaşantısını tanzim etmesidir. İnsanın bunu yapabilmesi, yüreğinin sesini iyi analiz etmesinden geçer. Yüreğinin sesini bulamayan kişi, yürek devletini kuramayacağı gibi, boş işlerle iştigalinden dolayı eline bir şey de geçmeyecektir. Böyle bir kişi, kumbarasına kum dolduran çocuğa benzer. (s:49)


Kendinize güveninizi arttırmanız, yaşamda her şeyi başaracak güce sahip olduğunuzu bazen göstermeyebilir. Kendinize güven duygunuzun çok daha ötesinde bulunan bir güç vardır: Evrenin sahibine güvenip, ona sığınmak. "İnsana dayanma ölür; ağaca dayanma kurur" diye boşuna söylenmemiştir. Her canlı, mutlaka ölümü tadacaksa ve her canlı aciz duruma düşme potansiyeline sahipse; o zaman tüm acizliklerden münezzeh, ölümsüz olan Evrenin Sahibine güvenmek gerekmektedir. Bu güven ve sığınma, fırtınalı hatta kasırgalı bir günde, dalgaların gemilerin yüksekliğini aştığı bir zamanda, bir geminin limana sığınmasına elbette ki benzemez. Çok daha büyük ve güçlü bir duygudur. Bu sığınma, insanın asla kendisini kötü hissetmeyeceği gerçek mecrasına kavuştuğu bir sığınmadır. (s: 65)


Hastalığı düşüncelerimizde yok ederken ne kadar hızlı ve kararlı davranırsak o kadar etkili sonuç alırız. Eğer hastalığı düşünerek zihnimize sokuyorsak, tam tersi ondan kurtulmak içinde öncelikle onu düşüncelerimizde yok etmeliyiz. Düşüncede yok edilmeyen, gerçek hayatta asla yok edilemez. Çünkü düşüncelerimiz gerçek hayata doğacak eylemlerimizin anasıdır. (s: 92)


Bu yok etme anlarında hastalığı tamamen ortadan kaldırmak için, "Ben bu  hastalığımı reddediyorum. Artık onu bedenim, zihnim ve ruhumda kesinlikle kabul etmiyorum" diyerek bunu bir iç telkin haline getirip her gün ve belirlenen zamanlarda söylemek son derece yararlı olacaktır.  Bu hastalık, sebebi bilinmeyen yorgunluk ya da ağır depresyon içinse telkin bu hastalıklara göre düzenlenir. Telkinle birlikte insan değiştirmek istediği hastalık halinin tam tersi olan olumlu ruh ve beden halini hayal gücünü kullanarak zihninde oluşturmalıdır. (s:92)


(Nesil Yayınları, 2011, 176 sayfa)




KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:

İnsanoğlu, yaşadığı küçük bir olaydan ya da duyduğu bir sözden fazlasıyla etkilenmekte ve bu etkiyi zihninin ötesine rahatlıkla taşıyabilmektedir. Mutlu-mutsuz olmak veya başarılı-başarısız olmak gibi hayatımıza dair tüm haller, zihnimizi nasıl kullandığımızla ilgilidir. Bu yüzden, yaşanmış hikâyeler zihnimizi kullanmayı öğrenmede bize son derece etkili ipuçları verecektir. 



Bu kitap üç hikâyeden oluşuyor: “Başka Hayatlara Katkı Yapmanın Gücü”, “Hastalığı Reddetmenin ve Susmanın Gücü” ve “Affetmenin Gücü”. 



Bu hikâyelerde, kayıplar kazançlara, hüzünler sevinçlere, imkânsız olaylar gerçeğe, çaresizlikler çareye, hastalıklar şifaya dönüşüyor. Bütün hikâyelerin omurgası olan “Olumlu Düşünme Modeli”, tükendiğini zannedenlerin hayata sımsıkı sarılmasını sağlıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder