Bakıyorsunuz, her iş büyük bir nizam ve intizam içinde yapılıyor. Her faaliyette bir fayda ve hikmet gözetiliyor. Şuurlu bir ölçüyle yaratılıyor her şey. Hiçbir şey başıboş değil; hiçbir mahluk kendi haline bırakılmamış. Peki, kim yaratıyor bütün bu sanat eserlerini? Bu faaliyetleri yürüten, yıldızları çarptırmadan döndüren, dünyayı canlılara beşik yapan, milyarlarca canlıya vakti vaktine rızık veren kim? Kimdir o yaratıcı ki toplu iğne başı kadar bir tohumdan dev gibi bir ağaç, bir damla sudan insan çıkartıyor?
“Tabiat” yaptı diyor, bazı kimseler. Bazıları da yeni şekliyle “doğa” diyor.(s:83)Hâlbuki “yaptı” dedikleri tabiat, canlı ve cansız varlıklara verilen bir isim. Aklı, ilmi, kudreti ve hissi olmayan bir varlık.
Hâlbuki cansızların kendi başlarına bir şey yapamayacakları apaçık bir gerçek değil mi? Çekici, çiviyi, tahtayı koyun bir odaya, milyon sene bekleyin, şuurlu bir usta bunları kullanmadığı sürece bir sehpa bile yapılamayacaktır.(s:84)
Dikkatle bakan görür ki tabiat da harikulade bir sanat eseridir. Kendisini yoktan var eden, binlerce nakışlarla süsleyen, çeşit çeşit renklerle donatan Yaratıcısı’nı gösterir. Tabiat, yukarıda tasvir ettiğimiz mahlukattan meydana gelen eşsiz bir tablodur ki hal diliyle “Benim sanatkârım sonsuz ilim, irade ve kudret sahibi olan Allah’tır(c.c.)! diye haykırmakta, bu gerçeği kâinattaki ahengin musikisiyle ilan etmektedir.(s:85)
Gelelim Allah, nasıl var olmuştur, neye benziyor gibi bazı soruların cevabına.
Kâinatı ve insanları yaratan Cenab-ı Hak, yarattığı mahlukatın cinsinden olmadığı için bir kıyas yapmak mümkün olmamaktadır.
Bir tabloya baktığımız zaman, o tablonun bir sanatkârın elinden çıktığına, kendi kendine çizilmediğine mantıken karar veririz. Fakat tabloyu çizen sanatkârın da boyalar, çerçeveler, bezler ve fırçalar cinsinden olmadığını ve onlara asla benzemediğini de biliriz.
Tabloyu yapan sanatkâr, etiyle, kemiğiyle, kanıyla, aklıyla, iradesiyle, bambaşka bir varlıktır. Yaptığı tablonun cinsinden değil; asla da benzemez.
İşte kâinatın yaratıcısı Cenab-ı Hak da kâinat cinsinden olmadığı için yarattıklarına asla benzemez. Onun tarafından yaratılmış olan bizler de yaratıcımızı anlamak için onu neye benzetmeye çalışırsak çalışalım, yine de isabet edemeyiz. Aklımıza gelen her şey, Allah tarafından yaratılandır. O hiçbir şeye benzemez.(s:86)
(Nesil Yayınları, 2011, 160 sayfa)
KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:
Yine bir Halit Ertuğrul klâsiği...
Kendini Arayan Adam, Düzceli Mehmet ve Aysel adlı kitaplarıyla gönülleri fetheden, satış rekorları kıran Halit Ertuğrul, yine yüreğinizi titretecek bir esere daha imza atıyor.
Zengin bir hayat yaşarlarken, babasının kumar ve kadın tutkusu yüzünden yoksul bir hayata sürüklenen Selim'in ve ailesinin dramı gözlerinizi yaşartacak.
Ablasının kötü yola düşüp hastalanması, babasının ortadan kaybolması, annesinin bütün felâketlere rağmen tevekkül göstermesi ve genç Selim'in böyle bir ortamda kendisini seven zengin kız Banu ile dindar kız Hande'nin arasında bocalayışı nefesinizi kesecek. Kısacası Halit Ertuğrul'un her eserinde olduğu gibi Selim ve Hande adını taşıyan bu eserle de coşacak, üzülecek, ağlayacak, gülecek ve bu kitabı okuması için herkese tavsiye edeceksiniz.
Bu kitap neden internet üzerinden okunamıyor
YanıtlaSil