12 Ocak 2012

Çocuk Terbiyesinde Doğru Bilinen Yanlışlar - Adem Güneş



Tam bir İstanbul Hanımefendisi olan, mübârek hac yolculuğundaki biricik arkadaşım:
Bedriye Teyze,
Kargo yolu ile Adem Güneş Beyefendi'nin iki kıymetli eserini hediye olarak göndermiş.




Bedriye Teyze'ciğim, beni nasıl mahçup ettin. Ne kadar ince düşüncelisin. Sen sürekli evlatların, torunların ve Ümmet-i Muhammed için gözün yaşlı bir şekilde dua ediyordun ya! Ben de 90 yaşındaki anneciğinin ağzından sana dua ediyorum: "Allah senden razı olsun. Hayırlı, sağlıklı, sevap yönünden bereketli, ahiret azığını full dolduracağın, uzun bir ömür diliyorum."

Lütfen bana kızma emi :)






Unutmayın ki hayvanları şartlandırılmış refleks davranışlarla istediğiniz gibi terbiye edebilirsiniz: Köpeği aç bırakır, açlıkla terbiye ederek istediğiniz hareketi yaptırabilirsiniz. Ayının ayaklarını yakarak tef çalar ve karşınızda oynatabilirsiniz: ama insan… İnsanda izzet, onur, vicdan, akıl, ruh, kalp ve sır vb. var. Hayvan, belki aç bırakılarak, acı verilerek terbiye edilir; ama insan, asla!..(s: 17)




Bir yandan “maddi yetersizlikler” bahanesi, bir yandan modern hayatın pembe düşleri, maalesef anneleri çalışma hayatına itmektedir. Hâlbuki bir annenin en mutlu olduğu an, bebeğine annelik yaptığı andır. Hiçbir anne, bebeğini kucağında sallarken aldığı huzuru başka bir yerde bulamaz. Hem anne hem de çocuk açısından bakıldığında (ilk dört yaşta) annenin çocuğunu bırakıp çalışmasını tavsiye etmiyoruz.(s:43)



Ne yazık ki günümüz aile yapısında, annenin sevgi ve şefkat rolü üstlenmesine “pasiflik” olarak bakılıyor olması, annelerin bu görevleri yerine getirmelerinde psikolojik bir engel teşkil etmektedir. Çocuklarına karşı fıtratlarının gereği olarak şefkat sunan annelere, çevre tarafından çok defa, “Bu kadar yumuşak olma, çocuklar yarın seni dinlemez” ikazlarının yapılması, o annelerin “doğal anne” olmaları önünde, psikolojik bir baskı unsuru olmaktadır.



Böylece gelecek adına endişe taşıyan anne, çocuklarına karşı, bol bol şefkat şerbeti içirmektense –aslında babanın rolü olan- otoriter olmayı tercih etmektedir. Hâlbuki burada altını defalarca çizmek istediğimiz bir husus var ki annelerin sinir sistemi ve taşıdıkları ruhanî yapı, otoriter olmalarına engeldir. Bir anne, otoriter olmaya soyunur ve babanın rolünü üstlenirse ortaya “şiddet” çıkar. (s: 63)



…eğer anne, babanın doğal otoritesini –o veya bu sebeple- kendisi yerine getirmeye kalkarsa evin içinde öfke, şiddet ve huzursuzluk nöbetleri baş gösterir. Çocuklarınızın anne gibi annelere, baba gibi babalara ihtiyacı var. Çocuk terbiyesinde yalnızlığa terk edilmiş bir annenin evin içinde mutluluk tebessümleri sergilemesi neredeyse imkânsızdır. (s:64)



Çocukların Allah sevgisiyle dolu olmasını isteyen bir anne baba, çocuklarını Allah ile korkutmak yerine, Allah’ı her fırsatta sevdirmeye çalışmalıdır. Allah’tan korkan çocuk Allah’ı doyasıya sevemez. Öyle ya kim korktuğu kişiyi yürekten sevebilir ki? (s:189)



(Nesil Yayınları, 2011, 204 sayfa)

cocuk terbiyesinde


KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:



Ne zaman ki biz, bizi kaybettik, çocuklarımızı da kaybettik...



Bizim zamanımızda çocuk suçları olarak okul koridorlarında koşmak, İstiklal marşı okunurken düzgün durmamak, el kaldırmadan öğretmenle konuşmak geliyordu.



Ya da bayramda, bayram namazına geç kalmak, şeker toplarken birkaç şekere birden el uzatmak, arabaların arkasından koşmak, çocuk suçları olarak konuşuluyordu. Ne oldu bize ki artık çocuk suçları olarak annesini kesmek, babasını silahla tehdit etmek, sokakta araba yakmak, öğretmenini köşe başında şişlemek, güvenlik kamerasına el sallayarak hırsızlık yapmak kayıtlara geçer oldu?



O çocuklar mı başkaydı, bu çocuklar mı başka?

O anne babalar mı başkaydı, bu anne babalar mı başka?
O günkü terbiye metotları mı başkaydı, bugünkü terbiye metotları mı başka?
Biz nerede hata yapıyoruz?
Yapıyoruz ki yanı başımızda büyüyen o masum yüzlü sevimli çocuklar, bir süre sonra dünyamızı zehir edecek hale geliyorlar.
İşte bu kitapta, bu soruların cevaplarını bulabilmek için bir mum yakılıyor.
Çocuk terbiyesinde doğru zannedilen yanlışlarla yüzleşiliyor.
Belki de herkes kendisi ile yüzleşiyor...
Çünkü kendimizi kaybettiğimiz yerde, çocuklarımızı da kaybettik, biliyoruz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder