Diyelim ki iki hafta boyunca glutensiz beslenmeyi deneyeceksiniz. Ne bekleyebilirsiniz? Buğdayın diyetinizde ne kadar büyük bir rol oynadığına bağlı olarak -ve unutmayın ki ortalama bir insan, kalorilerinin yüzde yirmisini buğdaydan alır- bazı vazgeçme belirtileri yaşayabilirsiniz. İki hafta idare etmeniz gerekecek: Öğünlerinizi birkaç gün öncesinden planlayın. Böylelikle açlık krizine yakalanıp ümitsizlikle bir sandviç yemezsiniz.
Bana inanın: Mükafatınızı hemen alacaksınız ve açlık krizleriniz geçecek. Diyetimde gluteni çıkarmak benim için bütün vücudumu kaplayan, ağır, ıslak bir yün battaniyeyi üzerimden kaldırmak gibiydi. Kilo verdim. Daha hafif olduğumu ve adımlarımın daha enerjik olduğunu hissettim. Zihnim daha berraktı. İki haftadan sonra geri dönmek istemedim.
Bazen kazara gluten yediğinizde işte o zaman vücudunuzun bu gıdaları reddetmeye başladığını gerçekten anlıyorsunuz. Uyuşukluk, baş dönmesi, güne sersem başlama. Akşamdan kalmalığın bütün belirtileri. Bu, vücudunuzun size artık bu gıdaları istemediğini -ya da ihtiyaç duymadığını- haber verme şeklidir.
Vücudunuzu dinleyin. (s:87)
'Açık fikirli olun.' Bir keresinde Doğu tıbbıyla ilgili inanılmaz bir teste tanık oldum. Bir araştırmacı iki bardağa su doldurdu. İkisi de aynı suydu ve aynı miktardaydı. Bir bardakla olumlu enerji paylaştı: aşk, neşe, mutluluk, hayatın tüm güzellikleri. Onunla ilgilendi.
Diğer bardağa bütün olumsuz enerjisini boşalttı: öfke, korku, düşmanlık. Ona kötü sözler söyledi.
Sonra iki bardağı da bir kenarda birkaç gün bekletti.
Birkaç günün ardından sulardaki fark muazzamdı. Olumsuz düşünceler yöneltilen su sanki içinde yosun büyüyormuş gibi hafif yeşil bir renk almıştı. Diğer su ise hala parlak ve billur gibiydi. (s:101)
'Glutenden nasıl uzak duruyorsun? O, her yerde!'
İnsanlara glutensiz beslendiğimi söylediğimde bu cevabı alıyorum.
Haklılar da. Kutularda ve poşetlerde gelen gıdaları yediğinizde tüketmek istemediğiniz katkı maddelerinden uzak durmanız hemen hemen imkansız. Burada anahtar,ambalajlı ve işlenmiş gıdaları azaltmak ve etiketlerini dikkatli okumak. (s:207)
(2014, Martı Yayınları, 224 sayfa)
Kazanmak için varım!
Altı yaşındayken Pete Sampras'ın Wimbledon'ı kazandığı gün onun izinden gitmeye karar veren Novak Djokovic, kısıtlı imkânlara rağmen kendi kendine bir söz verir: Wimbledon'ı kazan ve dünyanın bir numarası ol. Zorlu hayat koşullarını görmezden gelip azimle çalışan tenis âşığı genç adam, 2011 yılındaki Wimbledon Kupası'nı alıp dünyanın bir numaralı tenisçisi olarak bunun meyvelerini toplar. Peki, Grand Slam kazanan ilk Sırp tenisçi olma özelliğine sahip Novak Djokovic'in zirveye tırmanışının temelinde yatan sebepler ne? Yıldız tenisçinin pek çok başarıya imza atmasını sağlayan unsurların anlatıldığı bu kitap, tenise ilgi duyan, bu spora gönül veren herkesin okuması gereken bir çalışma.
"Tenise ilk adım atışından, başarılı olmasının altında yatan nedenlere kadar pek çok ilginç konuyu anlatan bu kitap, bu sporu seven herkesin keyifle okuyacağı türden."
-Amazon
"Gönülden yazılmış, harika bir kitap."
-The Guardian-
"Yıldız tenisçinin, anılarını başarılı bir şekilde kaleme aldığı bu kitap, aynı zamanda tenise ilgi duyan herkese rehber olma özelliğine sahip."
-Sun-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder