BUĞDAYDAN ARINMIŞ BİR DENEYDEN ALDIĞIM DERSLER
Tam tahıllı ekmek (glisemik indeksi 72); kan şekerini en az şeker ya da sakkaroz (glisemik indeksi 59) kadar hatta daha da fazla artırır (Glukoz kan şekerinizi 100'e yükseltir, dolayısıyla glisemik indeksi de 100 olur. Belli bir gıdanın glukoza bağlı olarak kan şekerini artırması, o gıdanın glisemik endeksine bağlıdır.) Bu yüzden, aşırı kilolu ve diyabet olasılığı mevcut hastalarımın kan şekerlerini etkin bir biçimde düşürmelerine yardımcı olmak için, sonuca en çabuk ve etkin biçimde ulaşmak amacıyla, kan şekerini en fazla yükselten gıdalardan uzak durmalarını sağlamak gerekiyordu; yani şekerden değil buğdaydan.
Sağlıklı bir diyet için tahıl bazlı yiyeceklerin yerini diğer düşük glisemik içerenlerin alacağı basit bir liste oluşturdum. Üç ay sonra hastalarım yeni kan tahlilleri yaptırmaya geldiler. Tek bir istisna hariç, kan şekerleri (glukoz) beklediğim gibi diyabet ortalamasından (126 mg/dl) normale dönmüştü. Evet, diyabet hastaları iyileşmişlerdi. Bu doğru; beslenme sisteminden karbonhidratlar, özellikle de buğday çıkarılırsa diyabet -kontrol altına alınmasının yanısıra- çoğu zaman iyileştirilebilir. Hastalarımın çoğu 10, 15 ve hatta 20 kilo vermişlerdi.
Sağlıklı bir diyet için tahıl bazlı yiyeceklerin yerini diğer düşük glisemik içerenlerin alacağı basit bir liste oluşturdum. Üç ay sonra hastalarım yeni kan tahlilleri yaptırmaya geldiler. Tek bir istisna hariç, kan şekerleri (glukoz) beklediğim gibi diyabet ortalamasından (126 mg/dl) normale dönmüştü. Evet, diyabet hastaları iyileşmişlerdi. Bu doğru; beslenme sisteminden karbonhidratlar, özellikle de buğday çıkarılırsa diyabet -kontrol altına alınmasının yanısıra- çoğu zaman iyileştirilebilir. Hastalarımın çoğu 10, 15 ve hatta 20 kilo vermişlerdi.
Ama beni şaşırtan, beklemediğim bir şey oldu.
Hastalarım reflü, kramp, hassas bağırsak sendromundan kaynaklanan ishal gibi belirtilerin de yok olduğunu söylediler. Daha enerjiktiler, daha fazla odaklanabiliyor, daha iyi uyuyabiliyorlardı. Uzun yıllardır süregelen döküntüleri yok olmuştu. Romatoid artrit ağrıları azalmış, hatta kesilmişti; bu sayede ilaçları azaltmış ya da tamamen bırakmışlardı. Astım krizleri azalmış ve bazı durumlarda tamamen ortadan kalkmıştı, bu yüzden artık soluk alma aygıtlarını kullanmıyorlardı. Sporcular da performanslarının daha iyi olduğunu belirttiler.
Daha zayıf ve enerjik bedenler. Daha berrak bir zihin. Bağırsakların, eklemlerin, ciğerlerin daha iyi çalışması. Bu sonuçlar buğdaydan vazgeçmek için yeterli nedenlerdi.
Beni iyiden iyiye ikna eden, buğdaydan vazgeçen, sonra da belli ürünleri arada bir tüketen insanların durumu oldu. Bir iki kraker, bir kokteylde yenilen bir kanepeyle çoğu hastam birkaç dakika içinde ishal oluyor, eklemleri şişmeye ve ağrımaya başlıyor ya da nefesleri daralıyordu. Her defasında bu olaylar yeniden yaşanıyordu.
Kan şekerini düşürmek amacıyla başlatılan bu basit deneyin çeşitli sağlık sorunlarını çözmesi ve kilo kaybını sağlaması bugün bile beni şaşırtıyor. (23-24)
Geleneksel olarak, çölyak hastalığının ishalle başladığı düşünülür: İshal yoksa çölyak da yoktur. Bu doğru değil. Çölyak hastalığı diyareli bir bağırsak bozukluğundan daha fazlasıdır. Bağırsakların dışında da çeşitli biçimlerde görülebilir.
Çölyak hastalığı ile bağlantılı olan rahatsızlıkların en sıkıcı yanı, çölyakın bağırsaktaki semptomlarının ortaya çıkmamasıdır. Başka bir deyişle, çölyak hastası denge bozukluğu ve bunama gibi sinirsel bozukluklara maruzken hastalığa özgü kramplar, ishal ve kilo kaybı sergilemez. Bağırsak semptomlarının görülmemesi sonucu nadiren doğru teşhis yapılabilmektedir. (s:112)
Çölyakla bağlantılı rahatsızlıklar, yani bağışıklıktan kaynaklanan gluten hassasiyeti, aşağıdaki hastalıkları içerir:
Dermatitis Herpetiformis: Bu döküntü, çölyak hastalığının ya da bağışıklıktan kaynaklanan gluten hassasiyetinin en çok görülen şeklidir. D.H. genellikle dirseklerde, dizlerde ve sırtta görülen kaşıntılı ve şişkin döküntülerdir. Glutenin bırakılmasıyla döküntüler yok olur.
Karaciğer rahatsızlığı: Çölyakla ilgili karaciğer hastalıkları karaciğer testlerinde görülen hafif anormalliklerden kronik aktif hepatite, primer biliyer sirozdan safra yolu kanserine kadar çeşitli biçimlerde kendini gösterir. Karaciğer mide ve bağırsak sisteminin bir parçası olmasına karşın, diğer immun aracılı gluten hassasiyetinde olduğu gibi, çoğunlukla ishal görülmez.
Otoimmun Hastalıklar: Bağışıklık sisteminin bozulması yüzünden çeşitli organlara saldırıların olması çölyak hastalarında sık görülen bir durumdur. Çölyak hastaları romatoid artrit, Hashimoto tiroiditi; lupus ve astım gibi bağ dokusu hastalıkları; ülseratif kolit, Crohn hastalığı gibi inflamatuar bağırsak hastalıklarına yakalanabilirler. Romatoid artrit çok ağrılı ve eklemlerin deformasyonuna yol açan bir hastalıktır ve iltihapların glutenin dışlanmasıyla azaldığı ya da yok olduğu gözlemlenmiştir. İnflamatuvar bağırsak hastalıkları, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı riski özellikle yüksektir ve çölyak hastası olmayanlara kıyasla altmış sekiz kat fazladır. (s:113)
İnsüline bağımlı diyabet: İnsüline bağımlı Tip 1 diyabet hastası olan çocukların çölyak hastalığının antikor göstergelerine sahip olma olasılığı yüksektir ve bu hastalığa yakalanma riskleri yirmi kat daha fazladır. Şeker hastalığının nedeninin buğday gluteni olup olmadığı henüz kesin değildir ama araştırmalar Tip 1 diyabetin bir alt grubunun glutene maruz kalınmasıyla hastalığın tetiklendiğini ortaya koymuştur.
Nörolojik Bozukluklar: Nedeni belirlenemeyen denge bozukluğu ve ataksi, his kaybı ve bacak adalelerini kontrol altına alamama (periferik nöropati) gibi şikayetleri bulunanlarda çölyak belirtileri şaşılacak düzeydedir (yüzde 50). Daha da korkuncu, belirtileri şiddetli baş ağrıları, ataksi ve bunama olan ve ölümle sonuçlanabilen gluten ensefalopatisidir; MRI çekiminde beyindeki beyaz maddede anormallikler görülür.
Beslenme Yetersizliği: Demir eksikliğine bağlı anemi (kansızlık) çölyak hastalarında sık görülen bir durumdur ve bu hastaların yüzde 69'unu etkiler. B12 vitamini, folik asit, çinko, yağda çözülen A, D,E ve K vitaminlerinin eksikliği de sık görülen durumlardır.
Yukarıda sayılanların yanı sıra çölyak hastalığı ve/veya immun aracılı gluten hassasiyetine bağlı neredeyse yüzlerce hastalık vardır ancak bunlar daha az bilinmektedir. Glutenden kaynaklanan reaksiyonların vücuttaki bütün organları etkilediği belgelenmiştir. Gözler, beyin, sinüsler, ciğerler, kemikler... Gluten antikorları bunların hepsine ulaşır. (s: 114)
(Pegasus Yayınları, 2014, 350 sayfa)
KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:
İki dilim tam tahıllı buğday ekmeğinin kan şekerini iki yemek kaşığı şekerden daha fazla yükseltebileceğini biliyor muydunuz?
Buğday Göbeği, beslenmemizden buğdayı hatta sözüm ona sağlıklı tam tahıllı buğday ekmeğini dışlamakla kilo verebileceğimizi ve çeşitli sağlık ve sindirim sorunlarından kurtulabileceğimizi ortaya koyan ilginç bir kitap.
Yıllar boyu binlerce hastasına buğdaydan arınmış diyetler uygulayan ve olağanüstü klinik sonuçlara ulaşan Dr. William Davis, bu besine karşı son derece etkin bir savaş açmış durumda. Buğdaydan arınmış bir beslenme sayesinde şu önemli kazanımlar sağlanmaktadır:
İlk birkaç ay zarfında 10, 15 ve hatta 25 kilo verme
Metabolik sendrom ve tip 2 diyabet hastalarında iyileşme
Kolit ve çölyak gibi bağırsak hastalıklarının tedavisi
Kolesterol ve LDL miktarlarında önemli düşüş
Kemik yoğunluğunun artması ve kemik erimesinin engellenmesi
Müzmin cilt hastalıklarından ağız yaralarına ve saç dökülmesine kadar çeşitli rahatsızlıkların giderilmesi
İltihaplanmalardan ve romatizmal eklem iltihaplarından kaynaklanan ağrıların dindirilmesi.
Kolay okunan, yeni görüşler sağlayan ve titiz araştırmaların sonucunda yazılmış olan Buğday Göbeği çağımızın en önemli sağlık sorunlarına yepyeni bir bakış açısı getirmektedir. Zayıflamanıza, biçimsiz şişkinliklerden kurtulmanıza ve sağlık sorunlarına daha geniş bir açıdan bakmanıza yardımcı olacak kışkırtıcı bir kitap. William Davis 2000'den fazla hastasına buğday içermeyen diyetler uyguladıktan sonra, ABD'deki obezitenin yağ, şeker ya da yaşam tarzından değil, buğdaydan kaynaklandığı sonucuna vardı. Buğday Göbeği kitabında Davis günümüz koşullarında elde edilen buğdayın insan sağlığına zararlı etkilerini ortaya koymaktadır. Geleneksel yöntemlerle yetiştirilen buğday, günümüzde, maliyeti en aza indirme peşinde olan üreticilerin elinde değişime uğramıştır. Artık buğday kan şekerini, şekerden çok daha fazla yükselten ve istenmeyen bir alışkanlık oluşturarak daha fazla açlık, aşırı yeme arzusu ve yorgunluğa yol açan bir besin haline gelmiştir. Dr. Davis buğdayın kilo almaya, yağın yanlış bölgelerde birikimine, diyabetten kalp rahatsızlıklarına ve çölyak, romatizmal eklem iltihabı ve erken bunama gibi vücuttaki bağışıklık ve sinir sisteminin bozulması sonucu ortaya çıkan hastalıklara kadar birçok etkisi olduğunu ortaya koyuyor. Sonunda da buğday içeren ürünlerin beslenme düzeninden tamamen çıkarılmasını önerirken, bunun için basit ve etkin bir yöntem gösteriyor.Yaşamlarından buğdayı tümüyle çıkarmış erkek ve kadınlar üzerinde yıllardır gerçekleştirilen klinik araştırmalara dayanan Buğday Göbeği, yeniden sağlığa kavuşmak ve istenmeyen kilolardan kurtulmak için izlenmesi gereken yola ışık tutuyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder