18 Mart 2010
Kafa Karıştıran Kelimeler - Rasim Özdenören
İsraf kelimesi, İslâm’da, en geniş anlamıyla “haram yolunda harcama” anlamına geliyor, bu anlamda harama tahsis edilmiş her “birim değer” israftır, çoğu da, azı da. Dolayısıyla parasını, malını harcamaktan kaçınarak onu bankaya yatıran kimse İslâmi anlamda israftan kurtulmuş olmuyor. Oysa kapitalistik bir iktisadi düzende bu işe “tasarruf” gözüyle bakılmaktadır. Demek ki, bu kelimenin lügâttaki “gereksiz yere harcama” biçimindeki tanımı her zaman işimize yaramayabilir. Kapitalistik dizgede “gerekli” sayılan bir harcama, İslâm’da tamamen gereksiz sayılabilir. İsraf, İslâmî anlayışta aynı zamanda helâlin harama dönüştüğü sınırlardan biridir. (s: 26)
Bütün bu mesele, teslim olmakta. Eğer teslim olmuşsanız ve İslâmın temel kaziyelerini kendi terimleriyle kavramışsanız, nassların hükümlerini daha derinden kavrayabilmeniz, bu hükümlerde meknuz hikmetlerin sırrına erebilmeniz için, insanoğlunun keşfettiği her türlü bilgi işinize yarayacaktır. Bu bilgilerden işe yaramaz olanlarıysa kendiliğinden ayıklayacak, tasfiye edeceksiniz. Tabiata ait bilgiler (fizik, kimya, biyoloji vb.) sizin inancınızı güçlendirmeye yardımcı olacaktır. Soyut bilimler veya bilgiler(cebir, geometri) kavrayış sınırlarınızı genişletecektir.
Burada şu nüansa dikkat etmeli: Siz, öğrendiğiniz bilgilerden hareket ederek, o bilgileri çıkış noktası ittihaz ederek teslim olmadınız, Allah’ın lûtfu ve bahşettiği hidayetle mü’min oldunuz, ama mü’min olduktan sonra tabiat, eşya, insan hakkında edindiğiniz bilgiler imanınızı “tahkikî” kılma yolunda size yardımcı oldu. Bir kez iman ve bilgi hususunda bu düzeye erişince ferasetle bakma melekesini kazandınız demektir. O zaman bir ilmin hak yolda mı, yoksa batıl için mi kullanıldığını daha kolayca ayrımsayacaksınız. Bir ilim (herhangi bir ilim) başlangıçta birtakım “doğrulara” dayansa bile bu doğruları sonuna kadar götürmemişse, o ilmin nereye kadar doğru, nereden sonra batıl olduğunu (veya o yolda kullanılmak istendiğini) kestireceksiniz.
Bu son söylediğimiz hususun artık klasik hale gelmiş misali Darwin’in nazariyesidir. Tabiatta seleksiyon (tasfiye) diye bir vakıa olmakla beraber, bu vakıadan hareketle insan soyunun kökeninin maymun olduğu sonucuna varılamayacağını, farz-ı muhal elinizde hiçbir müsbet ispat vasıtası olmasa bile, ferasetinizle, basiretinizle bileceksiniz. İmanın kazandırdığı irfandır bu. (s: 75-76)
İslâmi edepte, “ben” demek fevkalade yakışıksız telakki edilir. Ben yaptım, ben ettim, benim eserim gibi sözler, o kişinin cahilliğine bağışlanamıyorsa, en hafifinden gafletine, sonra da derece derece küstahlığına ve müşrikliğine atfedilir. Çünkü yapıp eden sen değilsin fakat o fiiller senin elinle yaptırılmaktadır, diye düşünülür. (s: 109)
(İz Yayıncılık, 1994, 149 sayfa)
KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:
"Bu kitaba Kavramlar adını vermek de mümkündü, nitekim başlangıçta böyle tasarlamıştık. Ancak böyle bir başlık kitabın semantik bir çalışma olduğu hususunda yanlış bir izlemin vereceğinden, onun yerine kitabın şimdiki adını tercih ettik. Kitap boyunca elle tutulur bir amacı gerçekleştirmeye çalıştık: geçmişinde İslamı yaşamış ve Türkçe konuşulan bir ülkede, Batılılaşma süreciyle anlam kaymalarına uğrayan kelimelerin, kavramların kafa karıştırıcı niteliklerine değinerek onları İslâmi düşünce yönünden irdeleme. Bu kitap aslında, müslümanca düşünmenin, düşünebilmenin bir başka veçhesine ışık tutma niyetini taşıyor; kullandığımız kelimelerin, kavramları ışık tutma niyetini.. Bir tasarruf sahibi olmadıkça ortaya çıkabilecek müessif hataların ve karışıklıkların önlenemeyeceğine işaret ediyor. Kitapta yer alan yazıların, tümüyle, bize bir düşünme yöntemi teklif ettiği kanısını taşıyorum."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder