Kalp, Allah'ın inşa buyurduğu bir mabettir ve hepimizin içindeki ilahi kıvılcım oraya konmuştur. Efendimin bayıldığı bir hadis-i kudsîde şöyle buyrulur, "Yerlere ve göklere sığmayan Ben-Azîmü'ş-şân- samimi bir müminin kalbine sığarım." Efendim, kalbimizin, dünyadaki bütün kutsal mekânlardan, mescitlerden, türbelerden daha da kıymetli olduğunu söylerdi. Dünya üstünde bulunan mübarek mekânlar, mescitler, peygamberler ve büyük veliler tarafından inşa edilmiştir, halbuki kalp sarayı Allah tarafından bizzat kendisi için yapılmıştır. (s:75)
Muzaffer Efendim, her insan kalbinin ilahi bir mabet olduğunu söylerdi; Allah 'ın yarattığı bu hâne, ruhun yuvasıdır ve Allah her insana bu ruhu da bu hâneyi de vermiştir. Bunu hatırlayabilirsek her bir insana hürmet ederken aslında onlardaki o ilahi kıvılcıma ihtiram ediyor oluruz. Başkalarındaki bu ilahi özü hatırlayıp ona göre davranmak başlı başına bir ibadet ve zikrullahtır. Birbirimize hürmette kusur ettiğimizde, birbirimizdeki o ilahi öze hürmetsizlik etmiş oluruz. (s:157)
Tasavvufi bir beyitte şöyle söylenir,
"Deve hacı olmaz gitmek ile Mekke'ye / Eşek derviş olmaz taş çekmekle tekkeye."
Eşek bir kütüphaneye en mübarek, en kıymetli kitapları taşıyabilir fakat yine eşek kalacaktır. Bazı âlimler de kafalarında mükemmel eserler taşırlar fakat bildikleriyle amel etmedikleri için kitap taşıyan eşekler hükmündedirler. (s:169)
Elde etmek için dua ettiğimiz şey, hayrımıza olmayabilir. Tevazu makamından niyazda bulunmak ve muhakkak her duamızın sonuna, "Aman Ya Rabbi, hakkımda hayırlıysa!" diye eklemek çok önemlidir. (s: 189)
Bizler sahip olduğumuzu sandığımız malın-mülkün sadece kısa bir süreliğine emanetçileriyiz. Mallarımız hakikatte bizim değil. Nihayet hepsini bırakacak ve her şeyimizle Allah'a döneceğiz. Ne varsa geçicidir. Çocuklarımız dahi bize ait değildir. O mürebbiye gibi işimiz onları sevmek ve onlara bakmaktır. Onların "sahibi" değiliz ve onlar da neticede büyüyüp yuvadan uçacaklar. Çocuklarımızı aşırı sahiplenmek ne onlara ne de bize yarar sağlar. Kimse bir insanın sahibi değildir. Ebeveynler olarak köleliğin çoktan kaldırılmış olduğu gerçeğinin bize bazen hatırlatılması lazım geliyor. Ayrıca etrafımızda bulunan her şeye çok daha az bağlanmamız gerektiğini de kendimize telkin etmeliyiz. (s:259)
Her günün sonunda, o gün cömertçe bir şeyler yapıp yapmadığınızı kendimize sorabiliriz. Başkalarına bir şeyler verdik mi? Büyük bir şeyler olmak zorunda değil. Bol miktarda fazladan kıyafetimiz var. Yiyeceklerimiz var. Ayrıca başkalarına verebileceğimiz vaktimiz var. Bazen halden anlayan bir kulak verme veya basit, samimi bir tebessüm paha biçilmezdir.(s: 274)
Her gün sadaka verilmesini şiddetle tavsiye ederim. Bunu Hindistanlı bir şeyh efendiden öğrenmiştim. Yatak odanızda bir sadaka kutusu tutun. Her gece bütün bozukluklarınızı veya bir-iki lira o kutuya atın. Kutuya atarken, "Bismillah," deyin ve, "Bunları sadaka olarak vereceğim," deyin. Para fukaraya hemen gitmese de sadaka olarak kenara koymak her gün sadaka verdiğiniz anlamına gelir. Mesele sizin niyetinizdir. Her gün sadaka vermek harika bir nimettir. Bunun faydasını kendi hayatımda gördüm. (s:275)
Bağlı olduğumuz, hayatımızı işgal eden onca küçük şeyi düşünün. Vaktimizi nasıl geçiriyoruz? Ne kadarını değersiz, dikkat dağıtıcı şeylere, ne kadarını da kıymetli faaliyetlere harcıyoruz? Bu dünyada hiçbir şey kalıcı değildir. Azar azar her şey, sağlığımız, dayanma gücümüz, zihinsel ve fiziksel enerjimiz gidecek. Gücümüzü hâlâ elimizdeyken kullanalım. (s:298)
Bir hadis- i şerifte Peygamber Efendimiz, "Her günü bir öncekine benzeyen zarardadır," buyuruyor. Her gün büyümeye, öğrenmeye devam etmemiz lazım. Bu da davranışlarımızda birtakım değişiklikleri gerektirir; sürekli gelişmeye ve aynı yerde kalmamaya gayret etmemiz gerekir. Allah'ın bahşettiği zaman nimetinden daha değerli ne olabilir? Bir an bile satın alamazsınız. Bu lütfu boşa geçirirsek nankör oluruz. Önemsiz şeyler yaparak neden böyle kıymetli bir hediyeyi boşa harcıyoruz? (s:301)
Gerçekten önemli olan şeyleri bulabilmenin bir yolu da, "Kalbimizi ne açar?" sorusuna cevap aramaktır. Bize hiçbir şey katmayan veya daha kötüsü, kalbimizi karartan şeyler yapacağımıza, kalbimizi açan faaliyetleri daha çok yapabiliriz. (s:301)
(Sufi Kitap, 2016, 302 sayfa)
KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:
“Robert Frager’ın sohbetleri Cennetin ırmakları gibi temiz, berrak ve tam da ruhun damağına layık.”
—Pir Zia Inayat-Khan
Amerika’nın tanınmış, saygıdeğer Cerrâhî şeyhi Robert Frager’ın hayatın içinden süzülen sohbetlerinden ilham almak için Sufi olmaya gerek yok. Bu kitap, son on yıldaki haftalık buluşmalarda anlatılan çarpıcı tasavvufî anekdotların bir derlemesi.
Benötesi (Transpersonal) Psikoloji’nin kurucu babalarından sayılan Prof. Dr. Robert Frager, şifa mesleğini kalpler için kullanıyor. Her gün mücadele ettiğimiz ego’nun, terapist bir şeyhin dilinde nasıl biçim değiştirdiğini; iyi bir kişilik oluşturma yönteminin de aslında iyi bir dervişin yolculuğuna ne kadar benzediğini göreceksiniz. Bölümlerde okuyacaklarınız birer ders değil, kalpler arasındaki canlı bağlantılardır. “Bilgilerimi nasıl pratiğe dökebilirim?” sorusuna cevap verebilmek için Frager, doğru davranışı belirlemekten ibadet için iç çalışmaya, evliliğe ve misafirperverliğe kadar birçok konuda kullanışlı öneriler sunuyor.
Sufi Terapistin Sohbet Günlüğü, sızlayan kalplerimize 21. yüzyıldan uzanan bir şifa eli!
“Veciz konuşma üstadından arifane, ufuk açıcı bir el kılavuzu. Bu kitaptan çok şey öğrendim.”
—Huston Smith, The World’s Religions kitabının yazarı
“Sahaflar Şeyhi Muzaffer Efendi’den kıssalar ile akan cömert bir nehir bu kitap. Muzaffer Efendi’den işittiğim kimi hikâyeleri okuyunca yeniden huzurla doldum.”
—Coleman Barks, Rumi: The Big Red Book kitabının yazarı
Okadar anlamlı ki .... farkındalık oluşturduğun bu güzel yazı ve Öner'i için çok teşekkürler!!
YanıtlaSilKitapta altını çizdiğim cümleler o kadar fazla ki...
YanıtlaSilKütüphanemizde bulundurulması gereken kıymetli bir eser bence.
Hatice'ciğim asıl yorumun için ben teşekkür ederim.
Merak ettim ve en kısa zamanda alacağım.
YanıtlaSilBu arada sayfanızı gezerken hem şaşırdım hem sevindim...o kadar çok kitabımız aynı ki...demek ki hayata bakış yönümüz aynı :)
Sevgili Selin, öncelikle yorumun için çok teşekkür ederim. Kitap seçiminde özenli davranmaya çalışıyorum.
YanıtlaSilMalumdur ki hayat kısa, okunacak kitap sayısı fazla. Okuduğum için pişman olduğum, vakit kaybı olarak gördüğüm kitaplar da oluyor. Onlardan hiç bahsetmiyorum :)) Madem ki, okuduğumuz kitaplar benzer, 'iyi ki okumuşum' dediğin kitap tavsiyelerini alabilirim :))
şu an akasya avm de dr deyim ama yok kitap optimumda 1 adet kalmış ayırttım oraya gideceğim☺️ ama burda kendime iki yeni bebek aldım :) biri çok sevdiğim prof dr ismail hakkı aydının yeni kşitabı ah bu hastaları ...aklıma siz geldiniz keşke yakın olsakta konuşşak kitaplardan yaradan dan 🙏🏻
YanıtlaSilSevgili Selin, yeni aldığın Pof. Dr. İsmail Hakkı Aydın'ın 'Ah Bu Hastalar' adlı kitabını ben de merak ettim doğrusu. Kitabın tanıtım yazısını okuyunca, alınacaklar listesine eklendi bile :)) Tavsiye için çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilYaşasın kitap kardeşliği :))