NEREYE GİDİYORUZ?
-Nereye gidiyoruz?
İşte yeniden soruyor, bitmek tükenmek bilmeyen bir ısrarla. Küçük bir çocuk olsa, her on dakikada bir bu sorunun sorulması anlam kazanacak. Etrafımızda oturan, bizi duyan insanlar da bize gözlerini dikmeyecek. Ama o, çocuk değil. 70 yaşında alzaymır hastası bir adam babam. Trenle Ankara’ya götürüyorum onu, ablamın evinin yakınındaki huzurevine yerleştirmeye. …
-Ankara’ya baba.
-Sen kimsin?
Bana o kadar boş gözlerle bakıyor ki. Onca sene bir heyula gibi varlığıyla hayatıma hükmeden adamın hali, içimi sızlatıyor. Artık oğlu değil, hiç tanımadığı bir yabancıyım ben onun için. …
Şimdi yanımda oturan, beni tanımayan, adım adım ölüme yaklaşan adama baktıkça hayatın bütün kavga sebepleri bomboş geliyor. …
-Nereye gidiyoruz?
-Ankara’ya baba.
Daha hastalığın ilk evreleriymiş bunlar. Gün be gün ilerleyecekmiş. En sonunda yatağa düşecekmiş, yemeğini biz yedirecekmişiz. Tuvalet işini de biz halledecekmişiz. … Hayatı boyunca aciz olmaktan nefret eden bir adamın bu acziyeti içimi burkuyor. İyi ki aklı yerinde değil. Yerinde olsaydı, onun için dayanması daha zor olurdu.
…Ansiklopedi okuyan, iki dil bilen, bulmacada hiç boş kare bırakmayan, çocuklarının asla ona yetişemediği bir kutuptu babam. …
…”Başka bir yolu olsa keşke” sesinin tonundan ağladığı belli ablamın. Kısa bir sessizlik oluyor, ablamı mı kendimi mi ikna etmeye çalışıyorum bilmiyorum. “Başka yolu yok” derken. Boğazıma dizilen yumruğu sanki görüyor ablam cevap verirken, “Ben her gün uğrarım, merak etme.” …
-Geldin mi baba?
Sıçrayarak kalkıyor yine yerinden. … Sorusu bu kez farklı. Tekrarlanınca anlıyorum beni babası sandığını babamın.
-Geldin mi baba?
Yüzüme bakıyor yine. Keşke numara yapıyor olsa. Şaka olsa her şey. Hayatla baş etmek ne kadar zor baba bir bilsen. Ama bilemezsin, küçük bir çocuk gibisin. Beş yaşında, babanı kaybettiğin yaştasın anlaşılan. Babaannemin hep ağlayarak anlattığı, seneler evvel, günlerce sorduğun soru çıkıvermiş baksana beyninin damarlarından. Senin babanın nerede olduğu belliydi. Ya benim babam nerde baba? … (s: 97-103)
(Dergâh Yayınları, 2011, 164 sayfa)
KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:
Bir sanat eseri (Burada daha çok roman ve hikâye kastediliyor) iki unsur ile başarılı olabilir: İnandırıcılık ve etkili olma.
Hangi biçim, teknik, tarz, üslup ve dil kullanılmış olursa olsun; yukarıdaki iki esası gerçekleştiremiyorsa kalıcı olmaz.
Bir üçüncü husus sanatçının bizi elimizden tutarak kendi dünyasına uçurmasıdır.
Mukadder Gemici ilk hikâye kitabı ile söz konusu ettiğimiz hususlarda belli bir varlık göstermiştir. Okurların bunu takdir edeceğine inanıyoruz.
Sayın Mukadder Gemici'yi aldığı ödülden dolayı tebrik ediyorum. Yeni kitaplarının çıkmasını dört gözle bekliyorum :))
YanıtlaSil