Nefsi öldürmek, yani onu bütün bütün susturmak pek mümkün değildir. Ama onu terbiye etmek, kötülüğe değil iyiliğe sevk etmek hem mümkün, hem de gereklidir. (s:15)
İnsan, "ömrün sonbaharı" olan ihtiyarlık döneminde yine nefsin birtakım hile ve desiselerine muhatap olur. İhtiyarın beli bükülse, dişi dökülse bile nefsi dimdik ayaktadır.
Bu dönemde, "uzun emeller", "insanlardan teveccüh beklemek" gibi zaaflar insana arız olur. Bin yıl yaşasa kendine yetecek serveti varken hırsla daha ziyade kazanmak ister. Etrafında ölenleri gördüğü halde ölümün kendisine de çok yakın olduğunu kabullenemez. Gerçi ölümün hak olduğunu, mutlaka geleceğini bilir, ama bilmezden gelerek hırsla dünyaya saldırır, "Hele biraz daha kazanayım, sonra ahiretime çalışırım!" diye düşünür. (s:21)
Vücudundaki hücrelere söz dinletemeyen, kalbini çalıştıramayan bir insanın "Ben kendime malikim" demesi gülünç bir iddiadır! (s:23)
...nefsinde tembellik marazını fark eden biri, ciddi bir çalışma programı uygulayarak bu tembellikten kurtulabilir. Zira " her illet, zıddıyla tedavi olunur." (s:69-70)
Nefsin zaafları herkeste aynı değildir. Bundan dolayı herkesin imtihanı farklı farklıdır. Kimi midesinden yakalanır, kimi methedilmekten... Kimisi hevesiyle perişan olur, kimisi tembelliğiyle... Basiretli insan, kendi vücut ülkesini iyi tanır, zaaflarını bilir, zayıf noktalarını kuvvetlendirerek nefse karşı direnir, bir "irade insanı" haline gelir. (s:77)
...nefiste olan şiddetli hırsı susturmak yerine o şiddetli hırsı ilme, amele ve ihlâsa yönlendirmek, daha faydalıdır. (s: 87)
İmam Şafiî'ye nisbet edilen şu söz, nefis terbiyesinde de mühim bir esastır:
"Sen hakla meşgul ol; yoksa, batıl, seni istilâ edecektir!"
İnsan ya hak ve hakikatle meşgul olur veya lüzumsuz şeyler onun hayatını doldurur; zira tabiat, boşluk kabul etmez.
İşte nefsi hak ve hakikatle meşgul etmek, özel bir cehd, ciddi bir gayret ister. Meselâ ibadetle, zikirle , kitap okumakla, tefekkürle günün saatlerini doldurunca nefse pek vakit kalmaz. Fakat günlük programımızı dolduracak böyle şeyler yoksa, nefis bizi başka şeylerle oyalar, kendi programını tatbik eder. (s:109)
(Nesil Yayınları, 2010, 160 sayfa)
KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN
Nefis ve şeytan, insanın manevi ilerleyişinde en mühim iki engel. Nefis içeriden, şeytan dışarıdan dünya ve ahiretimizi perişan etmek için durmadan çalışıyorlar.
Nefsin mahiyetinde "gurur-kibir-menfaatçilik" gibi pek çok zararlı özellik var. Şeytan, işletilmeye uygun bu madenleri iyi biliyor ve işletiyor; nefsin zaaflarını tanıyor ve yakalıyor.
Nefis, içimizdeki şeytanın temsilcisi, onun yerli işbirlikçisi; eğer terbiye edilmezse onun bir öğrencisi. Günümüzde nefisler alabildiğine hür, alabildiğine serbest. Dinin günah kabul ettiği nice hareket, günlük hayatın adeta birer parçası olmuş. Vitrinler nefse hitap ediyor, sokaklar nefse sesleniyor. Günümüz insanı nefsi tanımıyor. Günümüz insanı nefis terbiyesinden habersiz. Günümüz insanı nefsin kulu kölesi. Halbuki bu huysuz atı iyi bir terbiyeyle dizginlemek ve gemlemek, onun sırtına binip yüce hedeflere doğru yol almak mümkün.
İşte bu çalışmada, önce nefsi çeşitli yönleriyle tanımaya çalışacağız, ardından onu terbiye yollarını ele alacağız; ve son olarak günah dosyasını açacağız, nefsin gıdası olan günahlar hakkında bazı değerlendirmelerde bulunacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder