22 Haziran 2016

Fıtrat Pedagojisi / Hatice Kübra Tongar




















Kur'an'ı duvarlardan kalplerimize indirelim. (s:11)

Çocuk terbiyesinde öğretebilmenin yolu anlatmaktan değil, yaşamaktan geçer. Önce, anne-baba çocuğunu okur. Onun fıtrat programını keşfeder. Sonra, çocuğuna katmak istediği olumlu hasletlerin anlatıcısı değil, yaşayıcısı olur. Öğütlerini kal diliyle değil, hal diliyle vermeye başlar. (s:24)

Kur'ani gerçeklerin pedagojiye bakan boyutunda görürüz ki, ergenliğe kadar olan süreçte çocuk eğitimi, çocuğun yaş dönemlerine has gereklilikler içerir.
0-2 yaş arası; 'oku' ayeti celilesinin bir yansıması hükmünde olan 'fıtrat okuma' dönemi
2-7 yaş arası; Efendimizin anlatmasını değil yaşamasını emreden 'örnek olma' dönemi
7-14 yaş arası; tebliğ vazifesinin emredildiği 'öğüt verme' dönemidir. (s:26)

Kur'an, bir insan inşa etme kitabıdır. Ve bu ilahi kitabın satırlarında çocuk terbiyesi için gerekli bütün bilgiler, sistemler ve davranış kalıpları ziyadesiyle mevcuttur. Maharet, vahye muhatap olabilen bir kalp, doğruyu düşünebilen bir akıl ve acziyeti haykıran bir niyetle Rabbi Rahim'in kapısını tıklatmaktır. (s:27)

Hiçbir uzmanın, hiçbir kitabı bize hayatı veren ve o hayatı okuyabilmemiz için ayet ayet yazan Rabbin (cc) buyruğundan daha doğru ve daha etkili olamaz. (s:29)

Alışılagelmiş "büyüyünce ne olacaksın" sorusunun değil; "sen aslında kimsin" sorusunun cevabını aramaktır. Aksi takdirde, içinde 'Fatih' nüvesi olan çocuktan 'Yunus' olmasını bekleme hatasına düşerler. O'nu 'Yunus' yapmaya zorlarken, fıtratındaki  'Fatih' programını da zedelemiş, belki de kaybetmiş olurlar. (s:30)

Günümüzde ebeveynlik pusulası o denli dünyayı gösterir hale gelmiştir ki, çocuğu sınavdan kötü not aldı diye kendini yiyip bitiren pek çok anne-baba, aynı hassasiyeti ve üzüntüyü namaz kılmayan evladı için -ne yazık ki- hissetmemektedir. (s:47)

Çocuğu olduğu için diliyle şükreden bir baba, davranışıyla onu aşağılıyor, hor görüyor, ruhunu zedeliyorsa, çocuğunun şükrünü yerine getirmemiş ve hatta Rabbinin verdiği nimetle yine nimeti verene isyan etmiş olmaktadır. (s:142)

Annesinin kendine dua ettiğini, hata yaptığında, eksik kaldığında ya da bir şeyi başardığında dualarla ona eşlik ettiğini gören çocuk, annesine muhabbet besler. Bu muhabbet sayesinde vicdani mekanizmaları harekete geçer. Annesini üzmemek dürtüsüyle uyumlu olmaya gayret gösterir.
Tam aksi yönde annesi tarafından kızılan, aşağılanan, hataları yüzüne vurulan bir çocuğun iç dünyasında öfke ve nefret tohumları yeşerir. Parmağını çocuğuna doğru sallayarak ona emirler yağdıran bir anne, evladının ruhunda öfke fırtınaları kopmasına neden olur. Oysa çocuğun olumsuz tavırları karşısında olumsuza değil, dua ederek olumluya yönelen bir anne, çocuğunun içindeki menfi duyguları da tamir etmiş olacaktır. (S.147)

(Hayy Kitap, 2015, 174 sayfa)




KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:

Bırakın çocuğunuzu Allah büyütsün!

Çocuğunuzun gözünün, burnunun kime benzeyeceğini, nasıl olacağını -yani biyolojik DNA'sını- merak ettiğiniz kadar, ruhsal DNA'sı olan fıtratını da merak ediyor musunuz? Hareketli mi, sakin mi, girişken mi, utangaç mı gibi onlarca farklı fıtrat programından hangisi çocuğunuza emanet edildi; biliyor musunuz?  

Pek çok anne-baba çocuğunun yoğrulması gereken bir hamur olduğunu düşünerek ebeveynlik yapmaya başlar. Çocuğunu şekilsiz bir hamur, kendini ona istediği şekli verecek bir sanatkâr zanneder. Oysa her çocuk dünyaya kendi şekliyle -yani kendi fıtratıyla- gelir. Anne-babaya düşense, çocuğunun fıtrat programını korumak ve kendi fıtratını ortaya koyabileceği alanı ona açmaktan ötesi değildir.


İşte bu kitap; mahremiyet eğitiminden haz öteleme eğitimine, çocuk beslenmesinden öfke kontrolüne kadar pek çok önemli eğitim başlığını adetlerin değil, ayetlerin öngördüğü yöntemlerle siz annelerin istifadesine sunuyor. Tüm anneleri, çocuğunun boş sayfalarını yazma telaşından çıkarıp, zaten yazmış olan Kudret'in (cc) satırlarından ayet ayet okumaya davet ediyor.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder