09 Nisan 2016

Üç Yusuf Üç Rüya Üç Gömlek / Senai Demirci



Bir sahnedir Yusuf kıssası. Eski sandığınız Yusuf sahnesinde yeni oyuncularız biz. Kur’an’ın kurduğu Yusuf sahnesine her gün yeni oyuncular gelir, yeniden oynarlar. (s:8)

Yusuf’un başına gelenleri okuyan, Yusuf'un gördüğü rüyaya, yorumladığı rüyalara bakarak, Yusuf’un da artık bir rüya olduğunu görmeyebilir. Okuyucu uyuyabilir. Yazar uyuyabilir. Peki rüya değil mi o kıssası anlatılan o Yusuf? Nerede şimdi? Nerede Yakub? Nerede Mısır? Hangi sarayda Züleyha? Saray kaldı mı ki? Nerede kardeşler? Yusuf’un kuyusu nerede? Yusuf’un oturduğu taht da zindan da artık eşit değil mi? Hepsi gelmiş geçmiş. Hepsi bir görünmüş bir kaybolmuş. Rüya…

Dünyadan da geriye kalacak sadece bir “dün” hasreti, bir “yâ” esefi: “Dün yâ!”

Yusuf’tan binlerce yıl sonra anladığımız bu sırrı, Yusuf, bizim gibi yeryüzünde nefes alırken, hayal kurarken fark etmiş. Yusuf’un yaşarken kendisinin rüyalaşacağını fark ettiğini fark eden okuyucu kendisinin rüyalaşacağını fark etmemişse, çok derin bir uykuda değil midir? “Uyanın, uyanın!”der bize Yusuf, “Siz de Yusuf’sunuz. Siz de sonra gelenlerin okuduğu kıssa olacaksınız. Şimdi ibret alansınız; sonra ibret alınan olacaksınız.” (s:11)

Kendini ezelden beri var sanıyorsun. Ebedîleştirmek için kendini, mala mülke tutunuyorsun. Varlığını, “şey”leri çoğaltarak çok edeceğini hesap ediyorsun. “Benim…” dediklerini çoğaltıp eksilmekten korunacağını sanıyorsun. Unvanlarını yücelterek, makamlarını yükselterek kök salacağını sanıyorsun toprağa.Eskimek ise aklına hiç düşmüyor. Yazık ki, eksildiğinin farkında değilsin. Sadece şimdilik buradasın. Yer üzerinde senin olmadığın ne çok yıllar oldu. Sensiz geçecek yıllar da bir o kadar çok. Sensizliğe zaten alışmış dünya, hiç zorluk çekmeyecek. Hiç umursamayacak yokluğunu. Ah! (s:17)

Bir göreni olmayan hep bir kuyudadır. Kendisini görene görünmediğini sanan daha derin bir kuyudadır. Kendisini bir gören olduğunu gören ise “ihsan” sırrını yakalar. Allah tarafından göründüğünü görenin her yaptığı “güzel”dir. Yaptığını Allah’ın bildiğini bilen her işini güzel yapar; çirkin işlerden el çeker. Faydasız ve meyvesiz eylemlerden uzak durur. (s:61)

Sen kendine kimin baktığı yerden bakıyorsun? Hangi bakışlarda arıyorsun güzelliğini? Dünya kuyusuna itilesi, kıymeti ete kemiğe indirilesi biri diye mi değer biçiyorsun kendine? Genç ve güzel olduğu sürece el üstünde tutulan, göz de edilen, yaşlanıp elden ayaktan düşünce gözden düşecek bir meta olarak mı tanımlıyorsun kendini? Yusuf güzelliğine Yakubca güzel bir bakış gerekir. Rabbinin nazarında ara kıymetini. Allah’ın müşteri olduğu, “ben” dediğini de “benim” dediklerini de sonsuzluk karşılığı satın almaya değer gördüğü bir Yusuf’sun sen. *

*Tevbe, 111: “Allah müminlerin nefislerini ve mallarını cennet karşılığında satın alır.” (s:65)

 (Timaş Yayınları, 2014, 208 sayfa)







KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:

Senin rüyanı gördü Yusuf. Seni rüya diye gördü. Uyuyan Yusuf değil, sensin. Senin gömleğindir Yusuf’un üzerindeki. Kanlı… Yırtık… Kuyuya atılan sensin. Acıların, kanlı ellerin eğlencesi… Pazara sürülmüş kalbin. Ucuz sevdaların kölesi olmuşsun. Çoktan Züleyha’nın eline geçmişsin. Yırtılıyorsun. Seni sana çağıran sesler zindanda. Kendini aradığın yerde bulamıyorsun.

Yusuf’un yüzünü tut yüzüne ayna diye. Yusuf’un sözüne tutun ayağın kaymasın yine. Yusuf’un elini tut ki ayağa kalksın düşlerin düştüğü yerden. Yusuf’un hatırasını tut aklında ki tutkularının hapsine düşmeyesin.

Yusuf’un yâdı feryadın olsun gam ve kederlerine: Yâ esefâ alâ Yûsuf’a…

Kıssaların en güzeliyle buluşturuyor bizi Senai Demirci. Güzeller güzeli Yusuf’un kıssasıyla… Kardeşlerini kıskandıran, Züleyha’ya diz çöktüren, Yakub’a hasret olan bu güzelliğin kıssası, Senai Demirci’nin şiirsel yorumlarıyla daha da güzelleşerek şimdi ve buraya dokunuyor. Sadece anlatılan değildir kıssa. Anlatılandan payımıza düşen hissedir. Sadece alıntılanan değildir kıssa. Üzerimize alındığımız kadar hissediştir.

Kıssaların en güzeli bizi en güzel yapan kıssadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder