La İlahe İllallah İbrahim Halilullah
İşte Kudüs'e anlam kazandıran üç mekan... Mescid-i Aksa, Burak/Ağlama Duvarı ve Kıyamet Kilisesi... Üç din tarafından bu kentin kutsal sayılmasının nedeni de bu... Bu durumu göz önüne alan Osmanlılar tarihi Kudüs surlarını yaparken ana giriş kapısı sayılan Babu'l-Halil/ El-Halil Kapısı'nın üzerine şu ibareyi yazmışlar: 'La İlahe İllallah, İbrahim Halilullah'. Zira Hz. İbrahim üç dinin de Peygamberi. Bu birlikteliği vurgulamak için de bu yazı uygun görülmüş... Bugün bu kitabe hala Babu'l-Halil'de duruyor. (s:23)
Macide'nin gözleri derinlere gitti. Bir an duraksadı...
- Dünyada hiçbir halkın bizim kadar güçlü olacağını sanmıyorum. Düşünün dünyanın hiçbir ülkesi size destek vermiyor. Verilen vaatler sözde kalıyor. Yeryüzünde İsrail'in yaptıklarına dayanacak ikinci bir halk olduğunu sanmıyorum. Bunu neden yaptıklarına gelince gayet basit. Bunlar kendilerine gönderilen peygamberleri bile öldürdüler. Peygamberlerini öldürenler bizi neden öldürmesinler!
İlginç bir tespit ve yorumdu.
Macide ile hayatımın ilginç röportajlarımdan birini gerçekleştirdiğimi düşündüm.
İsrail roketlerinin parçaladığı kocasının posterinin önünde genç bir dul kadının metanetine şaşırmıştım. (s:104-105)
Ortalık gergin olsa da içimde şöyle bir duygu oluştu. Burası her şeye rağmen dünyanın en sevimli kenti. Tarihin derinliklerini günümüze kadar taşımış bu kente bir gelen kesinlikle bir daha burayı özleyecektir. Kudüs'ü sevmemek elde değil. Burada ölüm tehlikesi de geçirseniz, İsrail askerleri tarafından hırpalansanız, ya da Filistinli bir çocuğun attığı taş size de isabet etse, ne bileyim Ben Gurion Havaalanı'nda perişan da olsanız buraya bir daha gelmeyi hep arzuluyorsunuz. Çekici bir kent anlayacağınız... (s:115)
1998 yılında Amerika'nın Brooklyn şehrinden İsrail'e gelen fanatik yahudi Jozef Kohen, üç yıl sonra yaşadıklarından, gördüklerinden sonra Müslüman olmaya karar verip, Yusuf El-Hattap adını alır. Ailesi de müslüman olmaya karar verir. Aile bu yeni durumundan sonra Kudüs'ün doğu kesimine Arap mahallesine taşınır. Yazarımız Sefer Turan Beyefendi'nin eski Yahudi, yeni Müslüman Yusuf El-Hattap ile röportajı kitapta ' Bir Yerleşimcinin Hikayesi' olarak anlatılıyor. İlginç bir röportaj olmuş. Yusuf El-Hattab'ın kendi dilinden:
"Bize ihtiyacımız olan her şeyi verdiler. Güzel ev, iyi manzara. 3 yıl geçti aradan, ama bir Amerikalı olarak oraya alışamadım. Hiç kimse hiçbir olay doğru düzgün değildi, hele Filistinlilere bakışları, onlar hakkında düşündükleri iğrençti. Kendileri krallar gibi yaşıyorlardı. Halbuki Filistin halkı kelimenin tam anlamıyla perişandı. Bir gün Hahamlara 'İnsanların bir kısmı açlık, sefalet içinde yaşarken siz nasıl rahat edebiliyorsunuz' diye sordum... Öyle ya bunlar din adamıydı ve başka dinlerin insanlarına da şefkatle bakarlardı. Verdikleri yanıt beni çok şaşırtmıştı...
' Bu bizim sorunumuz değil, siz oturun ve dininizi öğrenmeye devam edin' dediler bana. Şok olmuştum bir din adamının ağzından çıkan bu sözlerden.. "( s:122)
"İslam'ın pratikte yaşanması gereken bir din olduğunu gördüm. Din'i öğrenince yaşayabiliyorsunuz. Yahudilik böyle değil. Haham'ı bekliyorsunuz. Yani İslam insanı disipline ediyor! Ve en önemlisi İslam insana yalan söylemeyi kesinlikle yasaklıyor...
Bizim hayatımızda nelerin değiştiğine gelince... Artık cennete girebilme şansımız var...
Üstelik cennete girdikten sonra orada kalacağız... Ve en önemlisi artık ırkçı değiliz. Bir de şimdi insanlara yardım için varız, öldürmek için değil."(S:125)
(Pınar Yayınları, 184 sayfa, 2011)
KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:
Bu kitap, Filistin tarihini, Araplar ve Yahudilerin Filistin topraklarındaki hak iddialarını akademik olarak araştıran bir çalışma değil. Filistin ve İsrail arasındaki mevcut çatışmaların tarihi arka planını bir tarafa bırakarak mevcut koşullarda Filistin'de görev yapmış bir gazetecinin yaşadıkları, gözlemleri ve haritalarla zenginleştirilmiş Filistin dramının kronolojisinden ibaret.
Filistin'e defalarca gitmiş, en sakin ve normal günlerinde bile, bünyesinde gerginliğin ve çatışmanın bütün unsurlarını barındıran bu topraklarda gazetecilik yapmış, bir çok kenti gezmiş, sokaktaki pazarcıdan en üst düzey yetkililere kadar birçok kimseyle konuşmuş. Filistin gibi ne zaman, nerede ne olacağı hiç belli olmayan bir coğrafyada bütün zorluklarına rağmen gazetecilik yapmış bir televizyoncunun hatıratı elinizdeki kitap.
Şiir Okuyan Küçük Kızdan, Arafat'a, Hamas'tan sokaktaki Filistinli'nin psikolojisine, şehadet eylemcisinin Kudüs'ün gündelik hayatına kadar Filistin'de yaşananları ve yaşayanların psikolojisini bu kitapta bulacaksınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder