"Bankalar şu an için kapalı. Çok fazla insan parasını çekmeye çalıştı." Annesi kanayıncaya kadar alt dudağını ısırıyor ve sonra onları bakkal dükkanına götürüyor. Burada, insanlar her ne taşıyabiliyorlarsa alıp gidiyorlar.
Raflar neredeyse boşalmış. Fiyatlar çoktan iki-üç katına çıkmış.
Vera güçlükle yürüyor. O kadar aç ki, yürümeye devam etmek zor; bazen yürümeye devam etmeyi istemek bile zor. Bugün kuyrukta geçirdiği yedi saati düşünmemeye çalışıyor ve bunun yerine alabildiği ayçiçeği yağına ve küspeye odaklanıyor. Çektiği kırmızı kızak arkasında, derin kar birikintileri arasında kayarak arada bir karların içinde gizlenmiş olan şeylere takılıyor; bir ağaç dalı, taş, donmuş bir ceset. (s:405)
Hepimize mayayla karıştırılmış bir bardak sıcak su yapıyorum. Bu beslenme değil, ama karnımızı doyuracak. Dikkatli bir şekilde, kalın, siyah ekmeğin bir parçasını -bu haftanın yiyecek payından geriye kalanları- alıp üç parçaya bölüyorum. Hepsini onlara vermek istiyorum, ama bunu yapmamam gerektiğini biliyorum. Ben olmadan onlar yok olurlar, bu yüzden yemeliyim. (s:450)
Bu, Leningrad'da kaydedilen en soğuk kış. Yiyecek tekrar tekrar kesiliyor. Isınmak için babamın çok sevdiği kitaplarını sayfa sayfa yakıyorum. Hikaye anlatırken bir deri bir kemik kalmış çocuklarıma sarılarak dondurucu karanlıkta oturuyorum. Anna Karenina. Savaş ve Barış. Onegin. Onlara Sasha'yla nasıl karşılaştığımızı o kadar sık anlatıyorum ki kısa sürede kelimeleri ezbere biliyorum. (s:454)
(Pegasus Yayınları, 2015, 512 sayfa)
KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:
BAZEN ANNENİN GEÇMİŞİNE BİR KAPI ARALADIĞINDA KENDİ GELECEĞİNİ BULURSUN...
Meredith ve Nina Whitson birbirine taban tabana zıt karakterlerdeki kız kardeşlerdir. Biri evde kalıp çocuklarına bakmış ve aile işinin başına geçmiş, diğeriyse hayallerinin peşinden gidip dünyayı gezmiş ve ünlü bir foto muhabir olmuştur. Ancak sevgili babaları hastalandığında bu birbirine yabancı iki kadın, kendilerini yine bir arada, şimdi bile kızlarına herhangi bir avuntu vermeyen, aşırı mesafeli anneleri Anya’nın yanında bulacaktır. Anneleriyle aralarındaki tek bağ, onun, çocukluklarında bazı geceler kızlara anlattığı bir Rus masalıdır.
Ölüm döşeğindeki babalarınınsa, hayatındaki kadınlardan son bir arzusu vardır. Anya kızlarına bir masal anlatacaktır; yıllar önce başladığı ama hiç bitirmediği o masalı. Hem de bu kez sonuna kadar.
Böylece Anya'nın, 50 yıldan fazla bir süre önce yaşadığı, savaş mağduru şehri Leningrad'daki hayatına açılan, ailelerini kökünden değiştirecek, beklenmedik bir yolculuk başlar.
"Bu kitap tatmin edici bir tarihi roman ve günümüzde geçen bir aile dramı..."
Library Journal
“Okuyucular, anne ve kızlar yakınlaştıkça hem gülmekten hem de ağlamaktan kendilerini alamayacaklar.”
Publishers Weekly
"Hannah, karakterlerin psikolojilerine derinlemesine inmekte ve hislerin detaylarını betimlemekte usta."
Washington Post Book World
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder