Batı, bilgiyi, hakikati keşfetmek için değil, evrene hakim olmak için üretiyor, biriktiriyor ve kullanıyor. Hikmetten yoksun olarak üretilmiş bu bilgi, zamanla her şeyi suistimal ediyor. İçinde yaşadığımız dünyayı her geçen gün daha fazla yaşanılmaz kılıyor. Bu sebeple hikmeti kaybetmiş bir bilimin elinde bilgi, kendini bile yok edebilecek nükleer silaha dönüşüyor. (s:16)
Ben/ego kavramı İslam'da hep olumsuz bir çağrışıma neden olmaktadır. İslam dininin kaynakları, kişinin egosunu öne çıkarmasının yüce değerlere ulaşmayı engellediğini anlatan metinlerle doludur; hatta İslam'a göre ben/ego savaşılması gereken en çetin düşmandır. Modern psikolojik paradigma ise "ben"i yücelten ve besleyen her türlü kaynağı değerli görmüş ve bütün çabasını beni/egoyu yüceltmeye yöneltmiştir. (s:104)
Modern psikoloji literatüründe Doğu'daki anlamıyla kalp kavramına rastlamamız mümkün değildir. Kalp; ancak modern tıpta kardiyologların literatürüne ait bir kavramdır. Fakat Doğulu kutsal metinler, kalp kavramına ayrı bir önem vermişlerdir. İslam ise kalbi insanın başkenti olarak görmüştür. Modern psikolojinin tersine beyne neredeyse hiç değinilmemiştir. Kur'an temel insani özellikleri açıklarken hep kalbe vurgu yapmıştır: kalple düşünmek, kalple anlamak, kalbin mühürlenmesi, kalplerin huzur bulması gibi. (s:108)
Bu indirgemeci ve sığ bakış açısı, insanı beyindeki kimyasalların ve çok düşük voltlardaki elektrik akımlarının bir bileşkesi olarak görmektedir. Zaten modern psikiyatri, insandaki problemleri, beyindeki nörobiyolojik süreçlerin bozulması olarak düşünmekte ve ilaç tedavisi yapmaktadır.(s:108-109)
İslam insanın irade sahibi bir varlık olduğunu; ancak bu iradenin kısmi olduğunu belirtir. İslam da insanın kendini şeytanın vesveselerinden koruması gerektiğini ve bu anlamda kendini kontrol etmesinin söz konusu olduğunu söyler. Bununla birlikte kendi davranışları dışında kalan yaşam alanı için ise "tevekkül" içinde olması gerektiğine dikkat çeker. Tevekkül, kişinin kendi üstüne düşeni yapması, sonucu ise Allah'a bırakması ve neticeye razı gelmesi demektir. Modern psikolojik paradigma ise insanı sonuçları değiştirmeye yönlendirmekte ve insanın buna gücünün yeteceğine onu inandırmaya çalışmaktadır. (s:110)
Samsun Eczacılar Odası Başkanı Gönül Berker 2002 yılının mart ayından 2003 yılının mart ayına kadar olan bir yıllık dönemde Türkiye'de 20 milyon kutu sinir ilacı tüketildiğini belirtiyor.
Psikiyatrik ilaçların bu denli yüksek satış rakamlarına ulaşmış olması acaba neyi gösteriyor? Halkımızın psikolojisinin gün geçtikçe daha çok bozulduğunu mu? Doktorların önüne gelene antidepresan yazarak bu ilaçların cirosunu arttırdığını mı? Halkımızın psikolojik ilaçlardan daha fazla medet ummaya başladığını mı? Ya da psikiyatrinin her geçen gün daha fazla hastalık ürettiğini mi? (s:164)
Başımıza gelen şeylerin hayır mı yoksa şer mi olduğunu bizim bilemeyeceğimizi, hayır bildiklerimizde şer, şer bildiklerimizde hayır olabileceğini ifade eden İlahi buyruk ne tür bir zorluk ve sıkıntı ile karşılaşırsak karşılaşalım bu durumun içinden bizim için hayırlı bir sonuç çıkma olasılığını bize hatırlatır. Bu ikaz, depresyonun ilacı olan ümit duygusunu canlı tutmaktadır. (s: 189)
(Nesil Yayınları, 2008, 224 sayfa)
KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:
Psikoloji son günlerde hemen her kesimin en fazla rağbet ettiği bilgi alanlarından birisi olarak görünüyor. Yayınevleri okuyucularına psikoloji dizileri sunmakta, TV'lerde psikologlar programlar yapmakta, insana ve eğitime dair konularda psikologların görüşleri alınmakta. Bu noktada kendi değerlerimize ve kırmızı çizgilerimize azamî riayet çabasında olan psikologlarımıza önemli sorumluluklar düşüyor. Psikoloji biliminin verdiği formasyonu kendi değerler filtresinden geçirmeden aktarmama sorumluluğu. Aksi takdirde bir psikolog farkında olmadan kendi değerleriyle çatışan bir paradigmayı destekliyor ve besliyor olabilir.
Maalesef bugün bu tehlike ve tehdidin ya çok farkında olunmadığına ya da bu konuda yeterli hassasiyetin gösterilmediğine şahit oluyoruz. Daha da kötüsü modern psikolojik bilginin ürettiği kavramlara daha fazla itibar ediyor oluşumuza ne demeli?
Modern ideolojilerin ürettiği sinsi ve süfli bilgiye karşı kendi kültür ve değerlerimizi ayakta tutabilmek için uzun bir tefekkür çilesine katlanmak zorundayız. İşte bu kitap her şeyden önce bu çileyi çekenlerin çilesine ortak olmak ve hayatî önem taşıyan bir uyarıyı seslendirmek için kaleme alındı:
Sakın sakın "Modern Psikoloji Mağduru Olmayın!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder