Şems ansızın gelir. Yaşı kırkı bulmuş olan Mevlâna'nın belki de hiç beklemediği ve ümit etmediği anda. Ama kırk peygamberî bir yaştır. Üstelik son fırsattır.(s: 14)
Gündelik hayatın dağdağasından farklı bir boyutta, suyun toprağa kavuşması gibi değil, iki suyun birbirine kavuşması gibi kavuşurlar. Bu yüzden hocası ve talebesi. Cânı hem cânânı olur Şems Mevlâna'nın. Müridi ve mürşidi. Aslında bereketin taşkını bu çoğullukta. Kim âşık kim mâşuk, bu kavuşmada belli değildir. Ne gam! Aşktır aralarındaki. Zamanın, mekânın ve cinsiyetin sınırlarını çoktan aşmış, bu aşkınlıkla aşkın kaynağına dayanmış, kûtah nazarlarca kavranması mümkün olmayan bir aşk. Anlamayanlar da anlayışsızlıklarında mazur, nereden anlasınlar ki? (s: 14-15)
..ve Mevlâna artık kendi adından geçmiştir. Divanının adı Divan-ı Şems-i Tebrizi'dir. Tebrizli Şems'in Divanı. Ve gazellerinin bir kısmında mahlas beytinde kendi adı yerine Şems'in adını kullanmaktadır. Aşk, adından geçmek değil mi? (s: 15)
Tarihler Milât sonrası 325'i vurduğunda, yani ki Hıristiyanlık Roma tarafından kabul gördükten sekiz yıl sonra, İncillerdeki çokluk dikkat çekti. Ve İznik'te toplanan konsül bunlar arasında bir ayıklama yapma ihtiyacını hissetti. Neticede dört İncil kabul gördü. Kabul edilmeyen İnciller arasında biri vardı ki, Barnabas İncili, İsa'dan sonra adı Ahmed olan bir peygamberin geleceğinden ve onun son peygamber olacağından samimiyetle bahsetti. Lâkin "Masa üzerinde kalan" İncillerden biri değildi Barnabas İncili. O kadar ki bulundurulması, okunması şiddetle yasaklandı. Bulunduranlar ölümle cezalandırıldı. (s: 33)
Dostoyevski. Omsk Hapishanesi'nde bir an bile yalnız kalamadı, İncil'den başka hiçbir şey okumasına izin verilmedi, kâğıtsız ve kalemsizdi, yazmak yasaktı. Oysa o "Yazamazsam ölürüm," diyordu. Yazabildi de. Cezaevi doktorunun uzgörüsüyle yazıp saklayabildiği notlarını dört yılın sonunda yine Sibirya'da yaşamak zorunda olduğu süre içinde Ölüler Evinden Hatıralar adıyla yayımladığında Rusya'da yer yerinden oynamıştı. Beşer ıztırabını perdesiz peçesiz, süssüz özentisiz anlatan bu kitapta Dosto.,hapishaneyi önce "Yaşayan Ölüler Evi" olarak adlandırmıştı. Sonra "Yaşayan"ı düştü, "Ölüler" kaldı. (s:75)
Adnan Menderes 17 eylül'de idam edildi. Berin Hanım'a son kez seslendiği ama yerine ulaşmayan 15 Eylül mektubunda "Hakikaten eşsşz ıztıraplar çektik," diyordu. Onun Yassıada mektuplarının sonuncusu ise idamından bir gün evvel oğluna hitaben yazdığı ve gönderilemeyen bir vasiyetten ibaretti. "Hakkımda müsbet düşünün," diyordu. "Rabbim sabır ihsan etsin." "Ruhumla daima sizinleyim. Sizi şefkatle anıyorum. Hakkınızı bir kere daha helâl edin. Benden Helâldir. Hepinize hüzün ve heyecanla hitap ediyorum. Yanınızdayım. Sonsuz dayanılmaz, hissedilmemiş bir özleyişle ve gözyaşları ile hepinizi öperim."
Helâl ü hoş olsun! (s: 143)
Sapla samanın birbirine karıştığı, suçlu ile masumun aynı kaderi paylaştığı, kuru ile yaşın birlikte yandığı kaza meydanında, bütün bunların bir hesabının tutulduğunu ve mahkemelerin de üstündeki mahkemenin gün geldiğinde şaşmaz mizanını kuracağını bilmek kalbe eşsiz ferah veriyor. Bu kadar incecik detayların sağlıklı bir hesabının tutuluyor olabileceği hususunda tek inanç dayanağımız ise kurulmuş olan nizamın dengesindeki azamet. (s: 147)
(Timaş Yayınları, 2011, 231 sayfa)
KİTABIN ARKAKAPAĞINDAN:
Kelimeyle değil, cümleyle düşündüğümü fark ettim ben. Muhal farz bile olsa ''Her şeyi özetleyecek bir cümle'' tutkum, mana birimimin cümle olmasından. Karmaşık cümlelerle konuşmayı sevmem, öyle düşünmemden. Başka türlü anlatamıyorum, bu yüzden mazurum ben.
Faturaların, makbuzların, ihbarnamelerin arkasına.
Mektup zarflarının, davetiyelerin, program kartlarının boşluklarına.
Peçetelerin üzerine.
Kitapların, kenar sularına.
Defterlerin, sahifelerine değil kıyılarına köşelerine.
Yazılıp da bırakılmış; bilinç kendine bile hırsız, kim bilir bazıları hatırlanmış da sonradan unutulmuş bunca cümleyi bir yerlerden bulup da çıkarmam. Burada böyle bir kapı açmam.
Cümle Kapısı: Kalbin Kapısı
Sonra, sebebi malum sırrı meçhul, yani bana muamma, tutup bu kapıyı kapatmam.
Eğer beni okuyanla paylaşım isteği ve daha yakından tanışma beklentisinden değilse, defterimde kalan cümlelerden kurtulma isteğimden.
Bir şey değil, yeni bir şey söylemek için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder