-Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen küçük bir kız vardır. O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutlu edersen, o kadını da o kadar mutlu edersin.
Nasıl yani?
- Küçük bir kız neleri sever, nelerden hoşlanır bir düşünün. Küçük kızlar hep beğenilmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarını duymaya bayılırlar. Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler. Küçük kızlar hep prenses olmayı hayal ederler. Sürprizlerden hoşlanırlar. Biraz şımartılmak isterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. İltifata doymaz küçük kızlar. (s: 10)
-Siz “biz” olmak konusunu yanlış anlamışsınız. Biz olmak için kendinizi yok etmeye çalışmışsınız. Biz olmak için eşlerden birinin diğerinin kişiliğine bürünmesi gerekmiyor. Kişiliğinizi koruyarak da eşinizle mutlu olabilirsiniz. Kişiliğinizi ortaya çıkarmalı ve kendiniz olmalısınız. Eşinizin yanında sıkıntıdan patlayarak futbol izlemenizin onu mutlu ettiğini zannetmiyorum. O sevdiği bir iş yaparken siz de sevdiğiniz bir işle meşgul olun. Bence eşiniz sizin bu halinizden sıkılmış. Kendiniz olduğunuzda sizi daha çok seveceğine eminim.
-Bakın insan olarak bir kişiliğiniz olmalı. Eğer kişiliğinizi kaybederseniz başkalarının gözünde değerinizi de kaybedersiniz. Siz kendinize hangi değeri biçtiyseniz insanlar da size o değeri verir. Zoraki bir kalıba girmeye çalışırsanız dilinizden dökülmese bile yüzünüzden mutsuzluk dökülür. Bu mutsuzluğunuz da karşınızdakini etkiler. (s: 89)
-Evet, diye devam etti Şirin. Hep birbirimizi suçlardık. Kendimizde hata aramak hiç aklımıza gelmezdi. Ne zaman ki birimiz “suç benim” dedi, o zaman diğerimiz, “hayır benim de suçum var” deyince kavga edecek bir şey kalmadı. İkimiz de hiçbir suçu kabul etmediğimiz için tartışıp duruyormuşuz meğer.
-Yaşamımızda en çok zorlandığımız konulardan biridir kendi hatamızı görmek. Fakat başkalarının hatalarını görmeye gelince ödül alacakmışız gibi gayretliyizdir. Başkalarını eleştirmeye bayılırız ama eleştirilmekten hiç hoşlanmayız.
- Biz de çok zorlandık ama başardık, dedi Ferhat. Size gelmeden önce evimiz sanki ev değil küçük bir mahkeme salonuydu. Artık birbirimizi suçlamadan önce kendi hatamızı arıyoruz.
-Bu sihirli formülü herkes bilmeli, dedi Şirin. (s: 141-142)
(Selis Kitaplar, 2007, 144 sayfa)
KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:
EVLİLİĞİ PEKMEZ SANDIM
YERİM YERİM BİTMEZ SANDIM
Sevgi emek ister.
Karpuz değil ki tarlada kendi başına büyüsün.
Eşim aşkım olsun diyenler,
“Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur” olur atasözünü bilirler.
Ne güzel demiş Sadi,
“Cennet Sevmeyi Bilenlerindir” diye
Seven çok da sevmeyi bilen o kadar az ki.
Sevdiğini kendi canı istediği gibi değil,
Onun hoşlandığı gibi sevenler
Sevgi bahçesinin, gülü bülbülü olabilirler.
Bu kitapta evlilik üzerine edindiğim tecrübeler ile yaşanmış ilginç evlilik öykülerini bir araya getirdim. Umarım beğenirsiniz.
Sema Maraşlı
s:89daki alıntıyı beğendim.
YanıtlaSil