03 Ocak 2010

Çöl-Deniz Hz. Hatice / Sibel Eraslan



Mim, Allah’ın sevgi rumuzuydu.
Mim, gizli bir hazineyken bilinmekliği isteyen Zat’ın gözbebeğiydi.
Alemin ve hilkatin varoluş sebebi: Mim’in yani Habib’in, Sevgili’nin suretiydi.

Evvel ve Ahir olan Allah, her işinde evvel ve ahirdi. O’nun hiçbir işi kesintiye uğramadan devam etmek özelliğiyle daimdi.
Bu yüzden Sevgilim dediği kişi, O’nun Evvelahir Sevgilisi idi.

Yüce Rab,Habibi’ne yani Sevgilisi’ne, şimdi bir kadının aşk dolu yüreğini ev kılmıştı.

Mührüne kab ve giysi olarak Hatice’yi seçmişti. Hatice, “Libas-ı Hatem”di.

“Ha” harfinin şemaili niçin bir evin çatısını andırır işte buradan anla!

Ve Ha harfinin elleri niçin göğe doğru açılır, bu işi de bil ve yüreğini açarak bak Ha harfinin ellerine… Orada Allah’ın Sevgilisi’ne ev, çatı, göz, mesken, iskan, imkan ve mümkün kılınmış aziz Hatice’nin aşık ellerini bulacaksın.(s: 154-155)

Hatice Hatun’un , Hira Dağı ile ilgili kişisel tecrübesi, eşini daha fazla anlayışla karşılamasına sebep oluyordu. Bir tür hayattan uzlet, düşünce sağanağı, Yaratıcı ile halvet, ibadet, dua, tefekkür, ve özellikle Kabe’yi seyredişle varılan iç coşkuyu. Hatice de makbul bir erdem olarak görmekteydi.

Bununla birlikte, eşine olan rikkati ve yüksek şefkati, onun kalbini hep uyanık ve açık görüşlü olmaya yöneltirdi. El-Emin’i yalnız gönderdiği tahannüs günlerinde peşinden ya hizmetkarlarını salar, onun sağlığını ve ihtiyaçlarını kontrol ettirir veya çoğu kez olduğu gibi dayanamaz, gizlice kendisi gider, peşi sıra dağ oyuklarının arasında El-Emin’e sezdirmeden yatar kalkar, onu yalnız bırakmazdı.
El-Emin’den emindi Hatice’si, ona güveni tamdı, o doğru yoldaydı… Ama işte o kadındı, anneydi, üst örtendi, kollayandı, verendi, kol kanat gerendi…Eşi, dağların başındayken sıcak yatağında yatamaz, yatsa bile kalbi uyumazdı… (s: 243)

(Timaş Yayınları, 2009, 351 sayfa)


58


KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN:

Son Elçi ahitliydi, bağlıydı, sözlüydü...
Habibini çok seven Zat, onu dünyanın en güzel evine bağışlayabilirdi ancak.
Onun evi Vahyin Eviydi. Ve Rabbi ona kadını, güzel kokuyu ve göz nuru namazı sevdirendi...
Sevdirilen ilk kadının ismiyse Hatice`ydi.
Sığınaktı Hatice Sevgilisi`ne, onun güvenli limanıydı.
Hatice`nin kalbi, Allah`ın, Sevgilisi için yar kıldığı mekandı...
Allah`ın Sevgilisi, Hatice`nin yürek evinde iskan olacaktı...
Allah, Sevgilisi`ne bir kadını, Hatice`yi ev kılmıştı...
Hatice, kadın ve anneydi. Hatice, muharrik güç ve doğurganlık demekti.
Bir gün gözleri bulutlanarak etrafındakilere şöyle demişti Son Elçi: "Allah bana Hatice`den daha hayırlı bir kadın vermemiştir. İnsanlar bana inanmazken, o inandı. Herkes beni yalanlarken, o beni kabul etti. İnsanlar benden kaçarken, o beni varı yoğu ile destekledi.
Ve Allah bana, başka kadınlardan değil, Hatice`den evlat ihsan etti." Allah`ın Sevgilisine sevgili olan kadının öyküsü.
Sibel Eraslan`ın kaleminden

3 yorum:

  1. Bu kitabı okurken Nazan Bekiroğlu'nun bir kitabını okuyormuş gibi hissettim. Bence Sibel Eraslan Nazan Bekiroğlu'nun çok fazla etkisinde kalmış, hatta onu taklit etmiş.

    YanıtlaSil
  2. Çok fazla şiirsellik var bir yerde insana gına geliyor kitabı devam etmek istemiyorsun. Bu kadar gereksiz cümle kalabalığına gerek yok.

    YanıtlaSil
  3. Ama bütün bunlara rağmen bana kattığı manevi duyguları.. Bu güzel insanları,Hz.Hatice ve Efendimizi anlattığı içinde teşekkür ederim.

    YanıtlaSil